28 Eylül 2014 Pazar

YAHUDİLER NİÇİN İNSAN OLAMAZLAR?

Değiştirilmiş TEVRAT’ın Yahudiler’e Emrettiği İBADET


YAHUDİLER NİÇİN İNSAN OLAMAZLAR? 

Değiştirilmiş Tevrat’ın içerdiği emirler, bildiğimiz dini kitaplardaki telkinlerden çok farklıdır. Asıl dinin emirleri adalet, sevgi, iyilik ve hoşgörü iken, Tevrat, pek çok sapıklığın övüldüğü ve emredildiği bir vahşet kaynağıdır.

Ensest (aile içi cinsel ilişki), tecavüz, insan katliamı, işkence, üstün ırk inancı gibi pek çok sapkın görüş ve emirler Tevrat’ın içeriğini oluşturmaktadır.

Bu, kuşkusuz, orijinal Tevrat’ın içinde olmayan fakat sonradan eklenmiş bölümlerden kaynaklanmaktadır. 38 bölümlük Tevrat’ın daha 5. bölümünde Hz. Musa’nın ölümünün anlatılması, bu kitabın büyük bir kısmının vahiy değil, insan yazması olduğunu göstermektedir.

Hz. Musa’nın 5 kitabı arasında bile çelişkiler bulunması bu bölümlerin orjinal metinlerinden farklı olduğunu ortaya koymaktadır.
Tevrat’ın büyük bölümünü yazanlar, Yahudi toplumunu bugün olduğu gibi Hz. Musa’dan sonraki dönemlerde de yönetmekte olan Kabbalist hahamlardır. Yahudilerin üstün ırk oldukları ve onlara ait olan dünyanın, diğer milletler tarafından gasp edildiği inançlarının temelini Kabbala oluşturmaktadır.
Hahamların, Kabbala’nın içerdiği bu sapkın inanışlara olan bağlılığı, Tevrat’ı da bu görüşler doğrultusunda bozmalarına yol açmıştır.
İşte bu tahrifat, vahşeti Yahudi dininin bir gereği haline getirmiştir. Hahamlar, fanatik ve sadist görüşlerinin tümünü Tevrat’a ustaca yerleştirmişlerdir. Bu sayede Yahudi dininin emirleri asırlardır süren bir kin, nefret ve akıl almayacak katliamları içermektedir:
“İşte benden, ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın.” (TEVRAT, Mezmurlar Bölümü 2/8-9)
Bu ve benzeri yüzlerce ayet nedeniyle, Yahudiler için hahamlarca emredilen vahşeti uygulamak, bir ibadet(!) sayılmaktadır.
“Vurun; gözünüz esirgemesin ve acımayın; ihtiyarı, genci ve ere varmamış kızı ve çocuklarla kadınları helak için vurun.” (TEVRAT, Hezekiel 9/5-6)
Hahamlar bu emirlerin uygulanmasını sağlama almayı da ihmal etmemişlerdir. Rabbin lanetiyle tehdit edilmektedir:
“Rabbin işini gevşeklikle yapan lanetli olsun ve kılıcını kandan alıkoyan lanetli olsun.” (TEVRAT, Yeremya Bölümü 48/10)
Bugün İsrail’in işgal ettiği yerlerde uyguladığı vahşet, asırlar önce uydurulan bu sapık dini emirlerin yerine getirilmesinden başka bir şey değildir. İsrail anayasası Tevrat’tır. Hahamlar, Yahudi toplumu üzerinde asırlardır süren kontrollerini İsrail’de de sürdürmektedirler. Parlementoda, hahamlardan fetva alınmadan hiç bir kanun yürürlüğe girmez. İşte İsrail’in kutsal terör ve vahşetinin ardındaki gerçek budur.
Hahamların, fanatik ve sadist düşüncelerinden meydana gelmiş, ırkçılığa, kine ve vahşete dayalı bu köhne dinin gerçeklerini insanlara ve insanlığa acilen sunmak gerekir. Yahudilere de tavsiye olarak; kendilerine din olarak öğretilmiş olan bu sapkın, akıl ve insanlık dışı ideolojiyi, ırkçılık tutuculuğuyla değil, akıl ve vicdanla değerlendirmeleridir. O zaman gerçeği onlar da göreceklerdir.
Aksi takdirde, ateşe verdikleri dünyayı, çok yakında cehenneme çevireceklerdir...

YAKMA
Tevrat’ın “acıklı ölümlerle ölecekler” (Yeremya 16/4) ifadesinde anlattığı işkencelerden birisi de insanları yakarak öldürmektir. Tarihte Yahudiler fırsat bulduklarında bu korkunç yöntemi uygulamışlar ve Filistin’li müslümanlara karşı uygulamaya devam etmektedirler. İsrail askerleri, ve bazen de İsrail’li siviller, savunmasız Filistinlileri defalarca benzin dökerek, alev makinalarıyla ya da fırınlarda diri diri yakarak öldürmüşlerdir.
Atom bombasını yapan 32 bilim adamının tamamı ve bu bombaların Japon şehirlerine atılmasına karar veren ABD başkanı Solomon Truman Yahudidir.
Napalm bombası icadının baş ismi Louis Frederick Fieser de bir Yahudidir. Bu bomba da atom bombası gibi aynı dönemde icat edilmiş ve 2. Dünya Savaşında denenmiştir. Ve bu bomba sadece Japonya’da 260.000 ölü, 412.000 yaralıya sebep olmuş, ayrıca 2.2 milyon evi de yakarak yok etmiştir.
TEVRAT: “Onları ateş yakacak. Alevlerin elinden canlarını kurtaramayacaklardır.” (İşaya, 47/14)
“Senin hasımlarını ateş yiyip bitirecek (İşaya 26/21)
“Ve kavimler kirecin yanması gibi, kesilip ateşle yakılan dikenler gibi olacaklar.” (İşaya, 33/12)
“Hepsini Rab onunla vuracak ayakları üzerinde dururken etleri eriyecek ve gözleri çukurları içinde eriyecek ve ağızlarında dilleri eriyecek.” (Zekerya, 14/12)
“”Elin bütün düşmanlarını bulacaktır. Senin gazap zamanında onları yanan fırın gibi edeceksin. Rab hiddetinden onları yutacak ve ateş onları yiyip bitirecektir.” (Mezmurlar, 21/9)

KAN İÇME
Bu sapık adet asırlardır bir kısım fanatik Yahudiler tarafından uygulanmaktadır. Bazı bağnaz Yahudi kolları, Tevrat’ın insan kanı içme ve insan boğazlama konusundaki emirleri doğrultusunda sayısız insanı kanlarını almak için öldürmüşlerdir.
“Et yiyin ve kan için. Yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin kanını içeceksiniz. Sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz.” (Hezekiel Bölümü 39/18-20)
“Onları kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için onları hazırla.” (Yeremya Bölümü, 12/3)
“Çünkü o gün orduların Rabbi Yehova’nın günüdür. Hasımlarından öç alsın diye öç günüdür. Ve kana kana onların kanını içecek.” (Yeremya Bölümü, 46/10)
Yahudilerin, kanını almak için kaçırdıkları kurbanların çoğu çocuklardır. Bu çocuk kanının hahamlarca daha makbul sayılmasından kaynaklanmaktadır.
Yahudilerin, kanlarını almak için Yahudi olmayan pek çok insanı, özellikle çocukları, öldürüp kanlarını çektiklerine dair tarihte, özellikle Avrupa’da, sayısız soruşturmalar, mahkemeler olmuştur. Yahudi ansiklopedisi The Universal Jewish Encyclopedia bu konuda tarihte olmuş 150 kadar mahkeme anlatmaktadır. Bazı mahkemelerde Yahudiler bu korkunç gerçeği itiraf etmişler, çocukları nasıl kaçırdıklarını, kanlarını nasıl aldıklarını detaylarıyla anlatmışlardır.
Yahudi ritüellerinde, insan kanının kullanımı birkaç değişik şekildedir. Birincisi, hahamların büyü ayinleri için kan kullanmalarıdır. Yahudilerin, Tevrat’tan önce de var olan kitapları Kabbala büyünün ve şeytani güçlerle ilişkinin yöntemlerini anlatır: “Pratikte Kabbala kötülüklerle ilgilenmenin yolu ve semboller yoluyla psikolojik dünya üzerinde güç kazanmanın tehlikeli bir sanatı bir büyüye dayalı bir formudur.” (Kabbala, Tradition of Hidden Knowledge)
Bu Kabbala ayinlerinde kanın kullanımı Yahudi yazar Bernard Lazare “L’Antisemitisme” adlı kitabının ikinci cildinin 215. sayfasında şöyle anlatıyor:
“İğneli fıçı olayları halk arasına yerleşmiş bir düşüncedir, bu ise, tamamen bir masal değildir. Gerçekten ortaçağlarda Yahudiler sihirbazlık ve okültizm ilimlerinde çok ileri gitmişlerdir. Bundan dolayı, tabii ki Yahudi sihirbazlar, kabbalistik ve talmudik ayinlerinde kan kullanmışlardır. Yahudi sihirbazlar bu iş için Yahudi olmayan çocukları kurban ederek kanlarından istifade etmiş olabilirler.”

İĞNELİ FIÇI NEDİR?
Yahudilerin, kaçırdıkları Yahudi olmayan çocukların kanlarını almak için kullandıkları yöntemlerden biri. Fıçının içi iğnelerle kaplıdır. Çocuğu fıçının içine canlı canlı kapatan hahamlar, ardından fıçıyı dakikalarca yuvarlarlar. Daha sonra fıçının dibinde bulunan musluk açılır ve toplanan kan ayinlerde kullanılmak ya da Mayasız Bayramında yenilen mayasız ekmeklere karıştırılmak üzere alınırdı.
Yahudilikte, insan kanının ikinci bir kullanım yeri ise Pessah (mayasız) bayramları olmuştur. Pessah bayramında bir hafta boyunca mayasız ekmek yapılır ve yenir. Yahudilerin bazı kollarına göre, bu ekmeklerin en makbul olanları ise içine insan kanı katılanlardır. Bazı tarihçilerin bildirdiklerine göre, Pessah bayramları, Ayrupa’da her yıl küçük çocukların kaybolduğu dehşet dönemleri olmuştur.
Kan içme konusunu şimdiye dek en iyi açıklamış kaynaklardan biri, 1803’te Moldavya’lı rahip Neophite’in yazdığı kitaptır. Bir hahamın oğlu olan Neophite, Yahudilikten çıktıktan sonra hristiyanlığı kabul edip rahip olmuştur. Babasının inancındaki bütün kanla ilgili ayinleri açıklamıştır. Bazı Yahudi tarikatlarının, insan kanı kullandıklarında Yehova katında daha “üstün” olduklarına inandıklarını anlatmıştır.
İşte Yahudilerin bulundukları ülkelerden sürülmelerinin nedenlerinden birisi de bu sapık adettir. Özellikle İspanya’da, kan içme olayları defalarca gündeme gelmiş, bu olaylar halk arasında büyük huzursuzluk meydana getirmiştir. Sayısız çocuk kaybolmuş, cesetlerin bir kısmı tamamen kanı çekilmiş bir durumda bulunmuştur. Osmanlı İmparatorluğuna geldikten sonra da, Yahudilerin bazı kolları, bu sapık adetlerine devam ettiler.
Osmanlı zabıtlarında bu konuda gelişmiş pek çok olay vardır. Bunların en önemlileri 1715’te Amasya’da, 1840’ta Şam’da ve Rodos’ta, 1633-1843 ve 1866’da İstanbul’da, 1863-1868 ve 1870’te İzmir’de kayda geçen olaylardır. Bu olaylarda pek çok Yahudi suçlu bulunmuş ve idam edilmiştir. Yahudi tarihçi-yazar Avram Galante, “Histoire Des Juifs de Turquie” isimli kitabında bu konuda gelişmiş olan olayları uzun bir şekilde anlatmaktadır.
İstanbul Kadılığı 1715’te (11 Şevval 1128) olan kan içme olayında, Ahmet isminde bir Türk çocuğunu kaçırıp kanını içen Menahim, Sabetay ve Avram isimli üç Yahudiyi idam cezasına çarptırmıştır. Fanatik Yahudiler kan içme adetlerini bugün hala uyguluyorlar. Filistin’li pek çok küçük çocuk bu korkunç ibadetin (!) kurbanı olmuştur.
Yıl 2006’nın Mayıs Ayı. Ankara’nın fakir semtlerinden Sincan’da, organları alındıktan sonra çöpe veya duvar diplerine bırakılmış 7-8 yaşlarındaki çocuk cesetlerinin sayısı 13’e ulaşmış. Türkiye’deki organ mafyasının ardında Yahudiler’in olduğuna ve bu organların İsrail’li hastalara nakledildiğine dikkat eder misiniz?!!!
Sadist hahamların uydurduğu bu akıl almaz vahşet, tarih boyunca sayısız masum insanın acımasızca öldürülmesine yol açmıştır.
Yahudiler Tevrat’ta emredilen bütün vahşet türlerini İsrail devleti kurulduktan sonra çok rahat uygulama fırsatı buldular. İşgal ettiği topraklardaki savunmasız halk İsrail’in sapık ibadetlerinin kurbanı oldu. Haber alınamayan binlerce kayıp Filistin’li çocuktan birkaçının cesetleri kanları çekilmiş olarak bulunmuştur. Bugün İsrail hapishanelerine konulan, yüzlercesi kadın ve çocuk olmak üzere on bini aşkın Filistin’linin akibeti bilinmemektedir.
Azınlıkta oldukları ülkelerde bile bu korkunç ibadetlerini terketmeyen yahudi fanatiklerinin, tamamen hakim oldukları Filistin’de aynı kan ayinlerini uyguladıklarını tahmin etmek güç değil.

BURUN ve KULAK KESME
Yahudilerin, Tevrat emirlerine dayanarak yaptıkları işkencelerden birisi de burun ve kulak kesmedir. Tarih kitaplarında Yahudilerin yaptıkları katliamlarda bu insanlık dışı işkence yöntemini kullandıkları anlatılmaktadır.
TEVRAT: “Burnunu ve kulaklarını kesip düşürecekler. Ve senden arta kalan kılıçla düşecek.” (Hezekiel Bölümü, 23/25)
“Sizi kılıcın kısmeti edeceğim ve hepiniz boğazlanmak için bekleyeceksiniz.” (İşaya Bölümü, 65/12)
“İşte kor ateşine üfleyen ve işine göre silah çıkaran demirciyi ben yarattım; harap etsin diye helak ediciyi ben yarattım.” (İşaya, 54/16)
“Bak İsrail, bugün milletler üzerine kökünden sökmek için ve yıkmak için, helak etmek ve yok etmek için seni koydum.” (Yeremya, 1/10)
“Sen benim topuzumsun ve cenk silahımsın. Ve seninle milletleri kıracağım ve seninle ülkeleri helak edeceğim.” (Yeremya, 51/19,20)

MAZLUM ve EZİLMİŞLİK YALANLARI
Yahudiler, va’dedilmiş topraklara dönmek istemeyen soydaşlarını bu işe zorlamak (kendi deyimleriyle “hizaya getirmek”) için her türlü provokasyonu tarih boyunca uygulamaktan çekinmemişlerdir. Kendilerine karşı uygulandığını öne sürdükleri “soykırım” tezgahlarının ardında yine kendileri vardır.
Hitler’in; “Beni Yahudiler finanse etti” demesi; katliamları bizzat gerçekleştiren SS Gestapo şeflerinin yahudi olması; NAZİ sembollerinin Tevrat’tan alınmış olması; NAZİ ve Avrupalı Yahudilere verilen ESKENAZİ isimlerinin ibranice kökenli olması; Faşist diktatör Mussolini’nin; “Ben bir siyonistim” demesi ve kurulacak olan yahudi devleti için çalışacağını söylemesi vb. Ortadaki oyunu açıklamaya yetip artmaktadır.
Aslında bu oynanan “Büyük kitlenin İsrail’e dönmesi için küçük bir grubun feda edilmesi gereği” oynanmıştır. Bu grup da elbette, kültürlü, aydın ve zengin Yahudilerden oluşmayacaktı. Özellikle fakir ve güçsüz, İsrail’e göç etse bile yük olmaktan başka işe yaramayacak, çoğunluğunu Musevi Hazar Türkleri ve Çingenelerin oluşturduğu bir kesim bu iş için uygun görüldü.
TEVRAT: “Bir şehre karşı cenketmek için ona yaklaştığın zaman, onu BARIŞA çağıracaksın. Ve vaki olacak ki eğer sana sulh cevabı verirse ve KAPILARINI SANA AÇARSA, o vakit içinde bulunan bütün kavim sana angaryacı olacaklar ve sana kulluk edecekler.” (Tesniye Bölümü, 20/10-11)
“Ve onların krallarını senin eline verecek adlarını göklerin altında yok edeceksin. Sen onları yok edinceye kadar kimse senin önünde duramayacak.” (Tesniye Bölümü, 7/24)
Eski ABD Genel Kurmay Başkanı Thomas Moorer: “Şimdiye kadar hiçbir başkanın İsrail’e karşı koyduğunu görmedim. Onlar her zaman istediklerini elde ederler. Amerikan halkı eğer İsrail’in hükümet üzerindeki etkisini bilseydi hemen ayaklanırdı.”
Ben Gurion tarafından ilan edilen İsrail’in bağımsızlığını, bir kaç dakika içinde ilk tanıyan ABD Başkanı Truman olmuştur. Truman; “Hür ve kudretli bir İsrail Devleti’nin teminatçısıyım.” (Le Monde, 17.3.1971 sf. 8)
İsrail Cumhurbaşkanı Chaim Weizmann, Yahudi Truman’a şükran hediyesi olarak bir Tevrat Rölesi sunarken şöyle demişti: “Siz farkında olmayabilirsiniz ama sayın Başkan, ben sizden daha önemli bir başkanım. Siz 170 milyon insanın başkanısınız, bense başkanların başkanıyım.” (Joys of Jewish Folklore, David M. Eichhorn, sf. 343)
TEVRAT: “Bilmediğim bir kavim bana kulluk edecek. Yabancı oğulları bana boyun eğecekler. Kulakları işitince bana itaat edecekler. Yabancı oğulları takatsiz kalacaklar.” (ll. Samuel, Bab 22/4-46)
Yahudiler, sermayeyi ele geçirip yaşadıkları her ülkeyi sömürmüşler, dönmelik takdiğiyle devletin üst kademelerini ele geçirmeye çalışmışlardır. Tarih boyunca birçok ülkeden kovulma sebeplerinden biri de budur. Dönmeler, bayramlara eş değiş tokuşuna dayanan cinsel faktörler de eklemişlerdir. Halk arasında “mum söndü” olarak bilinen bu eş değiş tokuşu dönmelerin en sapık adetlerinden biridir. Bugün hala uygulanmakta olan bu adet, yahudi dönmeleri tarafından reddedilmek bir yana, övünerek anlatılmaktadır. Bu iğrenç adetin faturasının da, farklı mezhepteki bir topluluğumuza çıkarılması, Yahudi-Ermeni propagandalarının eseridir.
“Köpek için kemiğin, domuz için dışkının çekici bir tadı olmasaydı, onlar bu maddelerle karınlarını doyurmak isterler miydi? Rezilliklerin her çeşidinden ayrı bir tad alan güçlü kişileri ayıplamayınız.” (Mason Dergisi, sayı 29, sf. 20)
(Bu telkin, masonluğa kabul töreni sırasında üyelere fiili livata yapıldığı söylentilerine ispat niteliği mi taşıyor acaba?)

KUR’AN: “İnananların içinde çirkin utanmazlıkların yaygınlaşmasından hoşlananlara dünyada da, ahirette de acıklı bir azap vardır. Allah bilir, siz ise bilmiyorsunuz.” (Nur Suresi/19)

Sapık Yahudi geleneklerinden biri olan ensest de sapkın Tevrat ayetlerine dayanır:
“İki memen sanki bir çift geyik yavrusu Kaptın gönlümü kızkardeşim, yavuklum. Okşamaların ne güzel kızkardeşim, yavuklum.” (Tevrat, Neşideler Neşidesi, 4/5,9-10)
“Ve büyük kız küçüğüne dedi: Gel babamıza şarap içirelim... Onunla yatarız... Ve o gece babalarına şarap içirdiler ve büyük kız gidip babasıyla yattı. Ve öbür gece dahi babalarına şarap içirdiler ve küçük kız kalkıp onunla yattı.” (Tevrat, Tekvin 19, 31-35)
Rivayete göre, kızların, babalarının soyunu sürdürmek için girdikleri bu ilişkilerin sonucunda birer oğlan doğuruyorlar. Bu oğlanlardan biri Moablıların, diğeri de Amanoğullarının atası sayılıyor.

Yerleştiği her yerden kovulan tek topluluk Yahudilerdir. Babil’den, İngiltere’den (1292), Fransa’dan (1394), İspanya’dan (1492), Litvanya’dan (1495), Portekiz’den (1498), Almanya ve İtalya’dan (14 ve 16.yy.da) tarih boyunca toplu olarak kovuldular.
İspanya’da Yahudiler sermayenin çoğuna sahip olduklarından dolayı “devlet içinde devlet” haline gelmişlerdir. Bu maddi güç sayesinde ülkede sayıları az olmasına rağmen çoğu konuda söz sahibi oluyorlardı. Ayrıca, Yahudilerin uyguladığı kan içme, sulara zehir atma, veba salgını çıkarma, ensest ilişki, eş değiştirme, yabancı düşmanlığı (başka milletleri hayvan olarak görme) gibi sapık adetler, İspanyol halkı arasında büyük bir tedirginlik oluşturuyordu.
İspanya devletinin, bunların etkilerini kırmak için gittiği yasal düzenlemelere karşı “dönme”lik (isim ve dinlerini gizleme) takdiğini uygulayan Yahudilerin bu sahtekarlığının ortaya çıkmasıyla, İspanya Devleti tarafından topluca kovuldular.
Ne yazık ki, başka milletlerin başlarından söküp attığı bu keneleri, Osmanlı İmparatorluğu sokaktan alıp kendi bağrına yerleştirmiştir. Sonuçta, Osmanlı’nın sonunu getirip ortadan kalkmasına sebep olan bu KENELER olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü zehirleyip öldüren de Mason Keneler’dir.
Mason yükümlülüklerini belirten Anderson Yasası, Davranış Maddesi dördüncü fıkrası şöyledir:
“Mason olmayan yabancılar bulunduğunda, sözlerinizde ve tutumunuzda öyle ketum ve ihtiyatlı olunuz ki, en ince zekalı yabancı bile duyulması uygun olmayan şeylerin farkına varmasın.” (ÇIRAK KALFA USTA, Sayfa-55)
Siyonizmin dünya hakimiyeti için kendilerini adamış olan masonlar da aynen Yahudiler gibi kendilerinden başkalarını insan olarak görmezler;
“Bizim anladığımız insan, sokakta her gün gördüğümüz insan değildir. İki ayaklı, iki kulaklı az çok akla da sahip insanı biz burada kasdetmiyoruz, biz insan dediğimiz zaman bütün masonik ilkeleri sinesinde toplayan bir insanı insan olarak ele alıyoruz.” (Mimar Sinan Dergisi, s.27-28 sf.35)
Siyonistler, işleri biten masonların Yahudi asıllı olmayanlarını çöpe atarken de pek acıma belirtisi göstermezler.
Masonlar, çalışmalarının, Atatürk tarafından 1935 yılında yasaklandığında, meclis başkanı, altı bakan ve altmıştan fazla milletvekilinin kendilerinden olduğunu söylemektedirler. Atatürk’ün ölümünün onuncu yılında tekrar çalışmaya başlarlar ki, bu arada İsrail Devleti’nin de kurulmuş olması çifte bayramları olmuştur.
Kutsal anlatımlara göre;
İSRAİLOĞULLARI: Yakup peygamberin soyundan gelenleri ifade eder.
İSRAİL: Yakup peygamber’e verilmiş isimdir. “Tanrıyla güreşen” demektir.
İSRA: Güreş tutmak, güreşmek.
İL-EL-BAAL: Sümer’lerin en baba tanrısı(!).
Yakup, tırıvırı bir tanrı(!) yerine, en baba tanrıyı(!) kendine rakip seçmesinin cezasını, dizinin incinmesiyle öder. Fakat, tanrıyla kapışmayı göze almanın ödülü olarak ta “üstün kılınma” vaadini kapar(!). Bu “diz incinmesi” olayından dolayı Yahudiler, uyluk başı üstü kalça adalesini yemezler.
Tarih boyunca fitne ve azgınlıklardan bir türlü vazgeçmeyen İsrailoğulları, pek çok peygamberin başının etini yemiştir.
Tanrının, kendilerini bu kadar fazla muhatap almasını (peygamber gönderilmesini) “kendilerine üstünlük ve efendilik” verilmesi olarak değerlendirmişlerdir.
Müslüman inancına göreyse, Yakup peygamber; güzelliği dillere destan Yusuf’unu kaybetmiş, gözü yaşlı Hazreti Yakup’tur. Müslümanların böyle inanıyor olmalarının ne kendilerine bir zararı vardır, ne de insanlığa. Oysa tanrıyla(!) güreşen bir Yakup...
KUR’AN: “Yahudiler arasına Kıyamet Gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin saldık. Onlar ne zaman savaş ateşini alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çaba harcarlar. Allah ise bozgunculuğu sevmez.” (Maide Suresi, 64)

TEVRAT: “Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak; sınırınız çölden ve Lübnan’dan, Irmak’tan, Fırat Irmağı’ndan garp denizine kadar olacaktır. Önünüzde kimse duramayacak. Tanrınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız tüm diyarın üzerine koyacaktır.” (Tesniye, 11/24-25)
“O günde Rab Abram’la ahdedip dedi: Mısır Irmağı’ndan büyük ırmağa, Fırat Irmağı’na kadar bu diyarı senin zürriyetine verdim.” (Tekvin, 16/18)
Türk Milleti, yurt edindiği toprakları için milyonlarca şehit vermiştir. “Türkiye ilgi alanımız içindedir.” diyen Yahudi insan kasabı Ariel Şaron aylardır kuyruğu titrettiği halde geberemiyor. Onca masumun kanına girerek, kolay ölüm var mı? Darısı, mevcut Yahudi kasaplarının başına...
“Aralarına seni dağıttığım milletlerin hepsini bütün bütün sona erdireceğim fakat seni sona erdirmeyeceğim.” (Tevrat, Yeremya, 30/11)
“Çok kavimler ezeceksin, ve onların kazancını Rabbe ve onların mallarını bütün dünyanın Rabbine tahsis edeceğim.” (Tevrat, Mika, 4/13)
“Ve seni sıkıştıranların oğulları sana eğilerek gelecekler. Senin ayaklarının tabanında yere kapanacaklar ve sana Rabbin şehri İsrail Kudüsü’nün Siyonu diyecekler.” (İşaya 60/14)
“Ve Krallar sana uşak ve Kraliçeler sana dadı olacaklar, yere kapanıp ayaklarının tozunu yalıyacaklar.” (İşaya 49/23)
“Milletlerin servetini yiyeceksin ve onların izzeti size geçecek.” (Tevrat, İşaya, 61/6)
“Allah’ın Rabbin sana miras olarak vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın. Allah’ın Rabbin sana emrettiği gibi tamamen yok edeceksin.” (Tevrat, Tesniye 20/16,18)
KABBALA’dan: “Yahudi, yaşayan insanlaşmış Tanrıdır... Yeryüzünde Tanrı, Yahudinin yüz hatlarda kendini aşikar kılar. Diğer insanlar tamamıyla dünyevi, aşağı ırktandır. Onlarsadece Yahudilere hizmet için yaşamaktadırlar... Hahamların sözleri canlı Tanrının sözleridir.”
Filistin ve Lübnan’da Yahudilerin katlettiği masumlar, benim kardeşime, bacıma, akrabalarıma ve garip anacığıma benziyorlar. Yahudi vahşilerin yüzlerinde ise, kara domuzların kılsız yerlerinin derisini görüyorum...
KUR’AN: “Onlar bir kötülük işledikleri zaman BİZ ATALARIMIZI BU YOL ÜZERİNDE BULDUK. ALLAH DA BİZE BUNU EMRETTİ derler. De ki: Şüphesiz Allah, kötülüğü emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah’a karşı mı söylüyorsunuz?” (A’raf 28)
KUR’AN: “Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar gerçeği ters çeviren, günaha düşkün olan her yalancıya inerler. Bunlar şeytanlara kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.” (Şuara 221-223)

Ey Yahudiler!
Yeryüzünü ve sonunuzu felakete sürüklüyorsunuz! Aklınızı başınıza alın ve insanlığa dönün!
Tanrı’nın bana vermiş olduğu akıl; TANRININ BİLDİKLERİNİ ELBETTE BİLEMEZSİN FAKAT, AKLINDAN ZORU OLAN BİR TANRININ VARLIĞINA İNANACAK KADAR DA APTAL OLAMAZSIN, diyor.”
Sizlere; “Yakın! Yıkın! Öldürün! Mahvedin! Tecavüz edin! Cehenneme çevirin! ....!” diye telkin eden Tanrı değil de, KABBALİST BİR HAHAM olmasın sakın!?...
Ey insanlık!
Şu anda yeryüzünde katliama uğrayanlar senin ırkından, dininden değildir diye kılını kıpırdatmak istemiyorsun!
Siyonistler bu dünyayı üçüncü büyük harbe doğru sürüklüyorlar!
Sıkıştıkları anda nükleer güce başvuracakları cehennem harbine!
Bu gidişe dur demezseniz, CEHENNEM ARTIĞI BİR DÜNYA SİZE KALSA NE OLACAK?!

Ey müslüman!
İslam ümmeti neden sahipsiz?!
Neden yanıyor Filistin, Lübnan, Irak, Bosna, Azerbaycan, Çeçenistan, Afganistan, Türkistan?
Dünyanın İNSANLIK ve ADALET diye ayağa kalkıp haykırmasını mı bekliyorsun, kendin yatar halde iken?!
Sorgulamayacak mısın, ülkenin başına getirilmiş siyonist locaya kayıtlı uşakların kimliğini?
Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmek, ipin ucunu onlara teslim etmek ne demek?

Ey Türk Evladı!
Vatanının parçalanıp cehenneme çevrilmesine fırsat verme!
Ürününe para verip kullandığın markanın Yahudi patronuna rica et de safını belli etsin! Lübnan ve Filistin’deki vahşete tavır koysun!
“Eşcinseli işe alırım, türbanlıyı almam” diyen, ALARKO’nun Alaton’larına sor bakalım; “İsrail iyi mi yapıyor, yoksa kötü mü?”!
Yoksa sen hala:
Alarko ile suyunu ısıtıp ariel ile temizlenmeye; colgate ile fırçalanıp, coca cola ile karnını şişirmeye devam mı edeceksin?
Ödediğin para bugün için Filistinli çocuğun beyninde patlıyorsa, yarın sıranın sana gelmeyeceğini mi düşünüyorsun?
Düşmanın ekonomisine katkıda bulunmanın, tecavüzcü zaniye kuvvet macunu ikram etmekten ne farkı var?
İşte, dünyanın hali ortada! Görmüyor musun?
Yoksa, Yahudi füzeleri Ankara’ya düşmeye başladığında mı gözlerini açacaksın?
İsrail Savunma Bakanı, İsrail’in ahlaki yasalarının sivillere zarar verilmesine izin vermediğini söylemiş. Öyleyse bu katliamları, dini yasaları izin verdiği için mi yapıyorlar?
İsrail Dışişleri Bakanı, İsrail’in Lübnan halkıyla bir çatışması yok demiş. Doğru söylemiş. Lübnan halkıyla çatışmıyorlar, Lübnan halkını katlediyorlar. Çünkü, Lübnan’lıların onlarla çatışmaya girecek silahları yok...
Feryatlar arşa yükseliyor.
Bütün dünya bu vahşete seyirci.
Condoleezza Rice’nin ağzı kulaklarında. Mutlulukla sırıtıyor.
Utanmak mı?
Yüzleri kızarmak mı?
Onlar da nasıl kelime!
Hayvanlar suç işleyince hiç yüzleri kızarır mı?
“Kimler var bakınız kan feryat dolu,
Kimler hürriyetin hasretindeler,
Garibin mazlumun bağlanmış kolu,
Gülüp seyrediyor kanlı kahpeler.”
Kanlı kahpeler.
Kanlı zalimler,
Kanlı köpekler!...

( Nursultan Abdülhamid İKİNCİ )

18 Eylül 2014 Perşembe

DAVET:

Merkez Parti her fikirden lakin ortak sevdası vatan olan her ferdin kendisine yer bulduğu ve bulacağı,her alanda adaletin yeniden egemen kılınacağı, ulusal ve uluslararası arenada kaybedilen Türkiye cumhuriyetinin itibar ve etkinliğini yeniden kazandırmak,aziz milletimize layık olduğu gibi gereğince hizmet edebilmek,dış ve onun uzantıları iç mihraklarca çeşitli isimler ve projeler ile toprak bütünlüğümüze kasta engel olmak  amacı ile muhalefet değil direk iktidar hedefli kurulmuş bir partidir.
Aziz Türk milletinin her kesiminin gösterdiği teveccüh bu tarz bir siyaset anlayışına duyulan özlemin açık göstergesidir.
Sağcısı ve solcusu ile,dindarı ve muhafazakarı ile,ülkücüsü ve liberali ile,alevisi ve sunnisi ile,Türkü ve kürdü ile velhasıl ben değil biz kavramı eksenli düşünen ve vatanına ve dahi mukaddesatına sevdalı her can ile biz büyük Türkiye'ysek bu kadar dejenere olmuş ve düşmanı çoğalmış bir coğrafyada tek bir ideoloji üzerine kurulu bir parti ile bir yere varılamayacağını,bunun kamplaşma ve gruplaşma ile ötekileştirme ve başkalaştırmadan gayri bir sonuca bizi ulaştırmayacağını bu güne kadar anlamış olmalıydık.
Değişik siyasi oluşumlar içerisinde yer alarak yürütülen soyut muhalefet, akp gibi bir partiyi ve onun eksik,yanlı yahut hatalı politika izlemesi nedeni ile değil midir bu günkü gelinen nokta?
o sebeptendir ki bir olma,iri olma,diri olma çağıdır şimdi.
partiler ve isimler fani dava bakidir. Devletimin ve milletimin bekasına ve dahi mukaddesatımıza bu kadar pervasız saldırıldığında bir dönemde basmakalıp düşüncelerin ekseninden kurtulup "devlet ebed,millet ebed müddet "  düsturuna sahip çıkmanın zamanı gelmedi mi daha? Aksi düşünceleri savunmak akıl tutulması değilde nedir ALLAH aşkına?
Coğrafyamızda savaş naralari İbranice ve İngilizce,feryatlar ise türkçe, kürtçe ve arapça olduğu gerçeği ne zaman fark edilecek acaba?
İçte ve dışta asıl savaşın haçın hilale karşı savaşı olduğu,bu cephede de en güçlü aktör olan ülkemizi böl,parçala ve yok et stratejisi ile ortadan kaldırma gayretinde olan bir gizli dünya devleti ve şer ittifakıyla mücadele ettiğimizi hangi akıl sahibi yok sayabilir ki?
Aklıselim davranmanın çağıdır artık.
Türklüğümüzden ve İslami değerlerden zerre taviz vermeden, Atatürk ilkeleri ve adalet çizgisine sadık kalarak,hiç kimsenin güdümünde olmadan çıkılan bu kutlu yolda vatanına ve mukaddesatına sevdalı her ferdi bu güç birliğinde yer almaya davet ediyorum.
selam,saygı ve dua ile.
Fatih ÇALTI


Posted via Blogaway

6 Eylül 2014 Cumartesi

TAŞ DAHİ YERİNDE AĞIRDIR.

TAŞ DAHİ YERİNDE AĞIRDIR.
Toplumda kabul görmüş,belli bir makam ve mevkide bulunan kişiler düşünce ve davranışlarında  ağır ve adaplı olmak zorundadır.
Türk töresi,İslami kaideler ve gelenek - göreneklerimiz dahilinde hareket etmek bulunulan konumun zorunluluğudur.
Bunca zamandır süregelen varlık deryasında balık misali sürdürdükleri hükümdarlık bir anda çekilen su ile sona etmekle kalmaz onları küçük gördükleri karıncalara yem yapar.
Hüküm ALLAH'Indır.
Rızık ALLAH'tandır.
Hayat ALLAH'ın taktirindedir.
Kul acizliginin farkında olmalı haddi aşmamalıdır.
.


Posted via Blogaway