Değiştirilmiş TEVRAT’ın Yahudiler’e Emrettiği İBADET
YAHUDİLER NİÇİN İNSAN OLAMAZLAR?
Değiştirilmiş
Tevrat’ın içerdiği emirler, bildiğimiz dini kitaplardaki telkinlerden
çok farklıdır. Asıl dinin emirleri adalet, sevgi, iyilik ve hoşgörü
iken, Tevrat, pek çok sapıklığın övüldüğü ve emredildiği bir vahşet kaynağıdır.
Ensest
(aile içi cinsel ilişki), tecavüz, insan katliamı, işkence, üstün ırk
inancı gibi pek çok sapkın görüş ve emirler Tevrat’ın içeriğini
oluşturmaktadır.
Bu,
kuşkusuz, orijinal Tevrat’ın içinde olmayan fakat sonradan eklenmiş
bölümlerden kaynaklanmaktadır. 38 bölümlük Tevrat’ın daha 5. bölümünde
Hz. Musa’nın ölümünün anlatılması, bu kitabın büyük bir kısmının vahiy
değil, insan yazması olduğunu göstermektedir.
Hz. Musa’nın 5 kitabı arasında bile çelişkiler bulunması bu bölümlerin orjinal metinlerinden farklı olduğunu ortaya koymaktadır.
Tevrat’ın
büyük bölümünü yazanlar, Yahudi toplumunu bugün olduğu gibi Hz.
Musa’dan sonraki dönemlerde de yönetmekte olan Kabbalist hahamlardır. Yahudilerin üstün ırk oldukları ve onlara ait olan dünyanın, diğer milletler tarafından gasp edildiği inançlarının temelini Kabbala oluşturmaktadır.
Hahamların,
Kabbala’nın içerdiği bu sapkın inanışlara olan bağlılığı, Tevrat’ı da
bu görüşler doğrultusunda bozmalarına yol açmıştır.
İşte bu tahrifat, vahşeti Yahudi dininin bir gereği haline getirmiştir.
Hahamlar, fanatik ve sadist görüşlerinin tümünü Tevrat’a ustaca
yerleştirmişlerdir. Bu sayede Yahudi dininin emirleri asırlardır süren
bir kin, nefret ve akıl almayacak katliamları içermektedir:
“İşte
benden, ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün
uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; bir çömlekçi
kabı gibi onları parçalayacaksın.” (TEVRAT, Mezmurlar Bölümü 2/8-9)
Bu ve benzeri yüzlerce ayet nedeniyle, Yahudiler için hahamlarca emredilen vahşeti uygulamak, bir ibadet(!) sayılmaktadır.
“Vurun;
gözünüz esirgemesin ve acımayın; ihtiyarı, genci ve ere varmamış kızı
ve çocuklarla kadınları helak için vurun.” (TEVRAT, Hezekiel 9/5-6)
Hahamlar bu emirlerin uygulanmasını sağlama almayı da ihmal etmemişlerdir. Rabbin lanetiyle tehdit edilmektedir:
“Rabbin işini gevşeklikle yapan lanetli olsun ve kılıcını kandan alıkoyan lanetli olsun.” (TEVRAT, Yeremya Bölümü 48/10)
Bugün
İsrail’in işgal ettiği yerlerde uyguladığı vahşet, asırlar önce
uydurulan bu sapık dini emirlerin yerine getirilmesinden başka bir şey
değildir. İsrail anayasası Tevrat’tır. Hahamlar, Yahudi toplumu üzerinde
asırlardır süren kontrollerini İsrail’de de sürdürmektedirler.
Parlementoda, hahamlardan fetva alınmadan hiç bir kanun yürürlüğe
girmez. İşte İsrail’in kutsal terör ve vahşetinin ardındaki gerçek
budur.
Hahamların,
fanatik ve sadist düşüncelerinden meydana gelmiş, ırkçılığa, kine ve
vahşete dayalı bu köhne dinin gerçeklerini insanlara ve insanlığa acilen
sunmak gerekir. Yahudilere de tavsiye olarak; kendilerine din olarak
öğretilmiş olan bu sapkın, akıl ve insanlık dışı ideolojiyi, ırkçılık
tutuculuğuyla değil, akıl ve vicdanla değerlendirmeleridir. O zaman
gerçeği onlar da göreceklerdir.
Aksi takdirde, ateşe verdikleri dünyayı, çok yakında cehenneme çevireceklerdir...
YAKMA
Tevrat’ın “acıklı ölümlerle ölecekler” (Yeremya 16/4)
ifadesinde anlattığı işkencelerden birisi de insanları yakarak
öldürmektir. Tarihte Yahudiler fırsat bulduklarında bu korkunç yöntemi
uygulamışlar ve Filistin’li müslümanlara karşı uygulamaya devam
etmektedirler. İsrail askerleri, ve bazen de İsrail’li siviller,
savunmasız Filistinlileri defalarca benzin dökerek, alev makinalarıyla
ya da fırınlarda diri diri yakarak öldürmüşlerdir.
Atom
bombasını yapan 32 bilim adamının tamamı ve bu bombaların Japon
şehirlerine atılmasına karar veren ABD başkanı Solomon Truman Yahudidir.
Napalm
bombası icadının baş ismi Louis Frederick Fieser de bir Yahudidir. Bu
bomba da atom bombası gibi aynı dönemde icat edilmiş ve 2. Dünya
Savaşında denenmiştir. Ve bu bomba sadece Japonya’da 260.000 ölü,
412.000 yaralıya sebep olmuş, ayrıca 2.2 milyon evi de yakarak yok
etmiştir.
TEVRAT: “Onları ateş yakacak. Alevlerin elinden canlarını kurtaramayacaklardır.” (İşaya, 47/14)
“Senin hasımlarını ateş yiyip bitirecek (İşaya 26/21)
“Ve kavimler kirecin yanması gibi, kesilip ateşle yakılan dikenler gibi olacaklar.” (İşaya, 33/12)
“Hepsini
Rab onunla vuracak ayakları üzerinde dururken etleri eriyecek ve
gözleri çukurları içinde eriyecek ve ağızlarında dilleri eriyecek.”
(Zekerya, 14/12)
“”Elin
bütün düşmanlarını bulacaktır. Senin gazap zamanında onları yanan fırın
gibi edeceksin. Rab hiddetinden onları yutacak ve ateş onları yiyip
bitirecektir.” (Mezmurlar, 21/9)
KAN İÇME
Bu
sapık adet asırlardır bir kısım fanatik Yahudiler tarafından
uygulanmaktadır. Bazı bağnaz Yahudi kolları, Tevrat’ın insan kanı içme
ve insan boğazlama konusundaki emirleri doğrultusunda sayısız insanı
kanlarını almak için öldürmüşlerdir.
“Et
yiyin ve kan için. Yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin
kanını içeceksiniz. Sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz.” (Hezekiel
Bölümü 39/18-20)
“Onları kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için onları hazırla.” (Yeremya Bölümü, 12/3)
“Çünkü
o gün orduların Rabbi Yehova’nın günüdür. Hasımlarından öç alsın diye
öç günüdür. Ve kana kana onların kanını içecek.” (Yeremya Bölümü, 46/10)
Yahudilerin,
kanını almak için kaçırdıkları kurbanların çoğu çocuklardır. Bu çocuk
kanının hahamlarca daha makbul sayılmasından kaynaklanmaktadır.
Yahudilerin,
kanlarını almak için Yahudi olmayan pek çok insanı, özellikle
çocukları, öldürüp kanlarını çektiklerine dair tarihte, özellikle
Avrupa’da, sayısız soruşturmalar, mahkemeler olmuştur. Yahudi
ansiklopedisi The Universal Jewish Encyclopedia bu konuda tarihte
olmuş 150 kadar mahkeme anlatmaktadır. Bazı mahkemelerde Yahudiler bu
korkunç gerçeği itiraf etmişler, çocukları nasıl kaçırdıklarını,
kanlarını nasıl aldıklarını detaylarıyla anlatmışlardır.
Yahudi
ritüellerinde, insan kanının kullanımı birkaç değişik şekildedir.
Birincisi, hahamların büyü ayinleri için kan kullanmalarıdır.
Yahudilerin, Tevrat’tan önce de var olan kitapları Kabbala büyünün ve şeytani güçlerle ilişkinin yöntemlerini anlatır: “Pratikte
Kabbala kötülüklerle ilgilenmenin yolu ve semboller yoluyla psikolojik
dünya üzerinde güç kazanmanın tehlikeli bir sanatı bir büyüye dayalı bir
formudur.” (Kabbala, Tradition of Hidden Knowledge)
Bu Kabbala ayinlerinde kanın kullanımı Yahudi yazar Bernard Lazare “L’Antisemitisme” adlı kitabının ikinci cildinin 215. sayfasında şöyle anlatıyor:
“İğneli
fıçı olayları halk arasına yerleşmiş bir düşüncedir, bu ise, tamamen
bir masal değildir. Gerçekten ortaçağlarda Yahudiler sihirbazlık ve
okültizm ilimlerinde çok ileri gitmişlerdir. Bundan dolayı, tabii ki
Yahudi sihirbazlar, kabbalistik ve talmudik ayinlerinde kan
kullanmışlardır. Yahudi sihirbazlar bu iş için Yahudi olmayan çocukları
kurban ederek kanlarından istifade etmiş olabilirler.”
İĞNELİ FIÇI NEDİR?
Yahudilerin,
kaçırdıkları Yahudi olmayan çocukların kanlarını almak için
kullandıkları yöntemlerden biri. Fıçının içi iğnelerle kaplıdır. Çocuğu
fıçının içine canlı canlı kapatan hahamlar, ardından fıçıyı dakikalarca
yuvarlarlar. Daha sonra fıçının dibinde bulunan musluk açılır ve
toplanan kan ayinlerde kullanılmak ya da Mayasız Bayramında yenilen
mayasız ekmeklere karıştırılmak üzere alınırdı.
Yahudilikte, insan kanının ikinci bir kullanım yeri ise Pessah (mayasız) bayramları olmuştur. Pessah
bayramında bir hafta boyunca mayasız ekmek yapılır ve yenir.
Yahudilerin bazı kollarına göre, bu ekmeklerin en makbul olanları ise
içine insan kanı katılanlardır. Bazı tarihçilerin bildirdiklerine göre, Pessah bayramları, Ayrupa’da her yıl küçük çocukların kaybolduğu dehşet dönemleri olmuştur.
Kan içme konusunu şimdiye dek en iyi açıklamış kaynaklardan biri, 1803’te Moldavya’lı rahip Neophite’in yazdığı kitaptır. Bir hahamın oğlu olan Neophite,
Yahudilikten çıktıktan sonra hristiyanlığı kabul edip rahip olmuştur.
Babasının inancındaki bütün kanla ilgili ayinleri açıklamıştır. Bazı
Yahudi tarikatlarının, insan kanı kullandıklarında Yehova katında daha “üstün” olduklarına inandıklarını anlatmıştır.
İşte
Yahudilerin bulundukları ülkelerden sürülmelerinin nedenlerinden birisi
de bu sapık adettir. Özellikle İspanya’da, kan içme olayları defalarca
gündeme gelmiş, bu olaylar halk arasında büyük huzursuzluk meydana
getirmiştir. Sayısız çocuk kaybolmuş, cesetlerin bir kısmı tamamen kanı
çekilmiş bir durumda bulunmuştur. Osmanlı İmparatorluğuna geldikten
sonra da, Yahudilerin bazı kolları, bu sapık adetlerine devam ettiler.
Osmanlı
zabıtlarında bu konuda gelişmiş pek çok olay vardır. Bunların en
önemlileri 1715’te Amasya’da, 1840’ta Şam’da ve Rodos’ta, 1633-1843 ve
1866’da İstanbul’da, 1863-1868 ve 1870’te İzmir’de kayda geçen
olaylardır. Bu olaylarda pek çok Yahudi suçlu bulunmuş ve idam
edilmiştir. Yahudi tarihçi-yazar Avram Galante, “Histoire Des Juifs de Turquie” isimli kitabında bu konuda gelişmiş olan olayları uzun bir şekilde anlatmaktadır.
İstanbul Kadılığı 1715’te (11 Şevval 1128) olan kan içme olayında, Ahmet isminde bir Türk çocuğunu kaçırıp kanını içen Menahim, Sabetay ve Avram isimli üç Yahudiyi idam cezasına çarptırmıştır. Fanatik Yahudiler kan içme adetlerini bugün hala uyguluyorlar. Filistin’li pek çok küçük çocuk bu korkunç ibadetin (!) kurbanı olmuştur.
Yıl
2006’nın Mayıs Ayı. Ankara’nın fakir semtlerinden Sincan’da, organları
alındıktan sonra çöpe veya duvar diplerine bırakılmış 7-8 yaşlarındaki
çocuk cesetlerinin sayısı 13’e ulaşmış. Türkiye’deki organ mafyasının
ardında Yahudiler’in olduğuna ve bu organların İsrail’li hastalara
nakledildiğine dikkat eder misiniz?!!!
Sadist hahamların uydurduğu bu akıl almaz vahşet, tarih boyunca sayısız masum insanın acımasızca öldürülmesine yol açmıştır.
Yahudiler
Tevrat’ta emredilen bütün vahşet türlerini İsrail devleti kurulduktan
sonra çok rahat uygulama fırsatı buldular. İşgal ettiği topraklardaki
savunmasız halk İsrail’in sapık ibadetlerinin kurbanı oldu. Haber
alınamayan binlerce kayıp Filistin’li çocuktan birkaçının cesetleri
kanları çekilmiş olarak bulunmuştur. Bugün İsrail hapishanelerine
konulan, yüzlercesi kadın ve çocuk olmak üzere on bini aşkın
Filistin’linin akibeti bilinmemektedir.
Azınlıkta
oldukları ülkelerde bile bu korkunç ibadetlerini terketmeyen yahudi
fanatiklerinin, tamamen hakim oldukları Filistin’de aynı kan ayinlerini
uyguladıklarını tahmin etmek güç değil.
BURUN ve KULAK KESME
Yahudilerin,
Tevrat emirlerine dayanarak yaptıkları işkencelerden birisi de burun ve
kulak kesmedir. Tarih kitaplarında Yahudilerin yaptıkları katliamlarda
bu insanlık dışı işkence yöntemini kullandıkları anlatılmaktadır.
TEVRAT: “Burnunu ve kulaklarını kesip düşürecekler. Ve senden arta kalan kılıçla düşecek.” (Hezekiel Bölümü, 23/25)
“Sizi kılıcın kısmeti edeceğim ve hepiniz boğazlanmak için bekleyeceksiniz.” (İşaya Bölümü, 65/12)
“İşte
kor ateşine üfleyen ve işine göre silah çıkaran demirciyi ben yarattım;
harap etsin diye helak ediciyi ben yarattım.” (İşaya, 54/16)
“Bak
İsrail, bugün milletler üzerine kökünden sökmek için ve yıkmak için,
helak etmek ve yok etmek için seni koydum.” (Yeremya, 1/10)
“Sen
benim topuzumsun ve cenk silahımsın. Ve seninle milletleri kıracağım ve
seninle ülkeleri helak edeceğim.” (Yeremya, 51/19,20)
MAZLUM ve EZİLMİŞLİK YALANLARI
Yahudiler,
va’dedilmiş topraklara dönmek istemeyen soydaşlarını bu işe zorlamak
(kendi deyimleriyle “hizaya getirmek”) için her türlü provokasyonu tarih
boyunca uygulamaktan çekinmemişlerdir. Kendilerine karşı uygulandığını
öne sürdükleri “soykırım” tezgahlarının ardında yine kendileri vardır.
Hitler’in; “Beni Yahudiler finanse etti”
demesi; katliamları bizzat gerçekleştiren SS Gestapo şeflerinin yahudi
olması; NAZİ sembollerinin Tevrat’tan alınmış olması; NAZİ ve Avrupalı
Yahudilere verilen ESKENAZİ isimlerinin ibranice kökenli olması; Faşist
diktatör Mussolini’nin; “Ben bir siyonistim” demesi ve kurulacak olan yahudi devleti için çalışacağını söylemesi vb. Ortadaki oyunu açıklamaya yetip artmaktadır.
Aslında bu oynanan “Büyük kitlenin İsrail’e dönmesi için küçük bir grubun feda edilmesi gereği” oynanmıştır.
Bu grup da elbette, kültürlü, aydın ve zengin Yahudilerden
oluşmayacaktı. Özellikle fakir ve güçsüz, İsrail’e göç etse bile yük
olmaktan başka işe yaramayacak, çoğunluğunu Musevi Hazar Türkleri ve Çingenelerin oluşturduğu bir kesim bu iş için uygun görüldü.
TEVRAT:
“Bir şehre karşı cenketmek için ona yaklaştığın zaman, onu BARIŞA
çağıracaksın. Ve vaki olacak ki eğer sana sulh cevabı verirse ve
KAPILARINI SANA AÇARSA, o vakit içinde bulunan bütün kavim sana
angaryacı olacaklar ve sana kulluk edecekler.” (Tesniye Bölümü,
20/10-11)
“Ve
onların krallarını senin eline verecek adlarını göklerin altında yok
edeceksin. Sen onları yok edinceye kadar kimse senin önünde
duramayacak.” (Tesniye Bölümü, 7/24)
Eski
ABD Genel Kurmay Başkanı Thomas Moorer: “Şimdiye kadar hiçbir başkanın
İsrail’e karşı koyduğunu görmedim. Onlar her zaman istediklerini elde
ederler. Amerikan halkı eğer İsrail’in hükümet üzerindeki etkisini
bilseydi hemen ayaklanırdı.”
Ben Gurion tarafından ilan edilen İsrail’in bağımsızlığını, bir kaç dakika içinde ilk tanıyan ABD Başkanı Truman olmuştur. Truman; “Hür ve kudretli bir İsrail Devleti’nin teminatçısıyım.” (Le Monde, 17.3.1971 sf. 8)
İsrail Cumhurbaşkanı Chaim Weizmann, Yahudi Truman’a şükran hediyesi olarak bir Tevrat Rölesi sunarken şöyle demişti:
“Siz farkında olmayabilirsiniz ama sayın Başkan, ben sizden daha önemli
bir başkanım. Siz 170 milyon insanın başkanısınız, bense başkanların
başkanıyım.” (Joys of Jewish Folklore, David M. Eichhorn, sf. 343)
TEVRAT:
“Bilmediğim bir kavim bana kulluk edecek. Yabancı oğulları bana boyun
eğecekler. Kulakları işitince bana itaat edecekler. Yabancı oğulları
takatsiz kalacaklar.” (ll. Samuel, Bab 22/4-46)
Yahudiler,
sermayeyi ele geçirip yaşadıkları her ülkeyi sömürmüşler, dönmelik
takdiğiyle devletin üst kademelerini ele geçirmeye çalışmışlardır. Tarih
boyunca birçok ülkeden kovulma sebeplerinden biri de budur. Dönmeler,
bayramlara eş değiş tokuşuna dayanan cinsel faktörler de eklemişlerdir.
Halk arasında “mum söndü” olarak bilinen bu eş değiş tokuşu dönmelerin
en sapık adetlerinden biridir. Bugün hala uygulanmakta olan bu adet,
yahudi dönmeleri tarafından reddedilmek bir yana, övünerek
anlatılmaktadır. Bu iğrenç adetin faturasının da, farklı mezhepteki bir
topluluğumuza çıkarılması, Yahudi-Ermeni propagandalarının eseridir.
“Köpek
için kemiğin, domuz için dışkının çekici bir tadı olmasaydı, onlar bu
maddelerle karınlarını doyurmak isterler miydi? Rezilliklerin her
çeşidinden ayrı bir tad alan güçlü kişileri ayıplamayınız.” (Mason
Dergisi, sayı 29, sf. 20)
(Bu telkin, masonluğa kabul töreni sırasında üyelere fiili livata yapıldığı söylentilerine ispat niteliği mi taşıyor acaba?)
KUR’AN:
“İnananların içinde çirkin utanmazlıkların yaygınlaşmasından
hoşlananlara dünyada da, ahirette de acıklı bir azap vardır. Allah
bilir, siz ise bilmiyorsunuz.” (Nur Suresi/19)
Sapık Yahudi geleneklerinden biri olan ensest de sapkın Tevrat ayetlerine dayanır:
“İki
memen sanki bir çift geyik yavrusu Kaptın gönlümü kızkardeşim,
yavuklum. Okşamaların ne güzel kızkardeşim, yavuklum.” (Tevrat,
Neşideler Neşidesi, 4/5,9-10)
“Ve
büyük kız küçüğüne dedi: Gel babamıza şarap içirelim... Onunla
yatarız... Ve o gece babalarına şarap içirdiler ve büyük kız gidip
babasıyla yattı. Ve öbür gece dahi babalarına şarap içirdiler ve küçük
kız kalkıp onunla yattı.” (Tevrat, Tekvin 19, 31-35)
Rivayete
göre, kızların, babalarının soyunu sürdürmek için girdikleri bu
ilişkilerin sonucunda birer oğlan doğuruyorlar. Bu oğlanlardan biri
Moablıların, diğeri de Amanoğullarının atası sayılıyor.
Yerleştiği
her yerden kovulan tek topluluk Yahudilerdir. Babil’den, İngiltere’den
(1292), Fransa’dan (1394), İspanya’dan (1492), Litvanya’dan (1495),
Portekiz’den (1498), Almanya ve İtalya’dan (14 ve 16.yy.da) tarih
boyunca toplu olarak kovuldular.
İspanya’da
Yahudiler sermayenin çoğuna sahip olduklarından dolayı “devlet içinde
devlet” haline gelmişlerdir. Bu maddi güç sayesinde ülkede sayıları az
olmasına rağmen çoğu konuda söz sahibi oluyorlardı. Ayrıca, Yahudilerin
uyguladığı kan içme, sulara zehir atma, veba salgını çıkarma, ensest
ilişki, eş değiştirme, yabancı düşmanlığı (başka milletleri hayvan olarak görme) gibi sapık adetler, İspanyol halkı arasında büyük bir tedirginlik oluşturuyordu.
İspanya
devletinin, bunların etkilerini kırmak için gittiği yasal düzenlemelere
karşı “dönme”lik (isim ve dinlerini gizleme) takdiğini uygulayan
Yahudilerin bu sahtekarlığının ortaya çıkmasıyla, İspanya Devleti
tarafından topluca kovuldular.
Ne
yazık ki, başka milletlerin başlarından söküp attığı bu keneleri,
Osmanlı İmparatorluğu sokaktan alıp kendi bağrına yerleştirmiştir.
Sonuçta, Osmanlı’nın sonunu getirip ortadan kalkmasına sebep olan bu KENELER olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü zehirleyip öldüren de Mason Keneler’dir.
Mason yükümlülüklerini belirten Anderson Yasası, Davranış Maddesi dördüncü fıkrası şöyledir:
“Mason
olmayan yabancılar bulunduğunda, sözlerinizde ve tutumunuzda öyle ketum
ve ihtiyatlı olunuz ki, en ince zekalı yabancı bile duyulması uygun
olmayan şeylerin farkına varmasın.” (ÇIRAK KALFA USTA, Sayfa-55)
Siyonizmin
dünya hakimiyeti için kendilerini adamış olan masonlar da aynen
Yahudiler gibi kendilerinden başkalarını insan olarak görmezler;
“Bizim
anladığımız insan, sokakta her gün gördüğümüz insan değildir. İki
ayaklı, iki kulaklı az çok akla da sahip insanı biz burada
kasdetmiyoruz, biz insan dediğimiz zaman bütün masonik ilkeleri
sinesinde toplayan bir insanı insan olarak ele alıyoruz.” (Mimar Sinan
Dergisi, s.27-28 sf.35)
Siyonistler, işleri biten masonların Yahudi asıllı olmayanlarını çöpe atarken de pek acıma belirtisi göstermezler.
Masonlar,
çalışmalarının, Atatürk tarafından 1935 yılında yasaklandığında, meclis
başkanı, altı bakan ve altmıştan fazla milletvekilinin kendilerinden
olduğunu söylemektedirler. Atatürk’ün ölümünün onuncu yılında tekrar
çalışmaya başlarlar ki, bu arada İsrail Devleti’nin de kurulmuş olması
çifte bayramları olmuştur.
Kutsal anlatımlara göre;
İSRAİLOĞULLARI: Yakup peygamberin soyundan gelenleri ifade eder.
İSRAİL: Yakup peygamber’e verilmiş isimdir. “Tanrıyla güreşen” demektir.
İSRA: Güreş tutmak, güreşmek.
İL-EL-BAAL: Sümer’lerin en baba tanrısı(!).
Yakup,
tırıvırı bir tanrı(!) yerine, en baba tanrıyı(!) kendine rakip
seçmesinin cezasını, dizinin incinmesiyle öder. Fakat, tanrıyla
kapışmayı göze almanın ödülü olarak ta “üstün kılınma” vaadini kapar(!).
Bu “diz incinmesi” olayından dolayı Yahudiler, uyluk başı üstü kalça
adalesini yemezler.
Tarih boyunca fitne ve azgınlıklardan bir türlü vazgeçmeyen İsrailoğulları, pek çok peygamberin başının etini yemiştir.
Tanrının,
kendilerini bu kadar fazla muhatap almasını (peygamber gönderilmesini)
“kendilerine üstünlük ve efendilik” verilmesi olarak
değerlendirmişlerdir.
Müslüman
inancına göreyse, Yakup peygamber; güzelliği dillere destan Yusuf’unu
kaybetmiş, gözü yaşlı Hazreti Yakup’tur. Müslümanların böyle inanıyor
olmalarının ne kendilerine bir zararı vardır, ne de insanlığa. Oysa
tanrıyla(!) güreşen bir Yakup...
KUR’AN:
“Yahudiler arasına Kıyamet Gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin
saldık. Onlar ne zaman savaş ateşini alevlendirdilerse Allah onu
söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çaba harcarlar. Allah ise
bozgunculuğu sevmez.” (Maide Suresi, 64)
TEVRAT:
“Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak; sınırınız çölden ve
Lübnan’dan, Irmak’tan, Fırat Irmağı’ndan garp denizine kadar olacaktır.
Önünüzde kimse duramayacak. Tanrınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi
ve korkunuzu ayak basacağınız tüm diyarın üzerine koyacaktır.”
(Tesniye, 11/24-25)
“O
günde Rab Abram’la ahdedip dedi: Mısır Irmağı’ndan büyük ırmağa, Fırat
Irmağı’na kadar bu diyarı senin zürriyetine verdim.” (Tekvin, 16/18)
Türk
Milleti, yurt edindiği toprakları için milyonlarca şehit vermiştir.
“Türkiye ilgi alanımız içindedir.” diyen Yahudi insan kasabı Ariel Şaron
aylardır kuyruğu titrettiği halde geberemiyor. Onca masumun kanına
girerek, kolay ölüm var mı? Darısı, mevcut Yahudi kasaplarının başına...
“Aralarına
seni dağıttığım milletlerin hepsini bütün bütün sona erdireceğim fakat
seni sona erdirmeyeceğim.” (Tevrat, Yeremya, 30/11)
“Çok
kavimler ezeceksin, ve onların kazancını Rabbe ve onların mallarını
bütün dünyanın Rabbine tahsis edeceğim.” (Tevrat, Mika, 4/13)
“Ve
seni sıkıştıranların oğulları sana eğilerek gelecekler. Senin
ayaklarının tabanında yere kapanacaklar ve sana Rabbin şehri İsrail
Kudüsü’nün Siyonu diyecekler.” (İşaya 60/14)
“Ve Krallar sana uşak ve Kraliçeler sana dadı olacaklar, yere kapanıp ayaklarının tozunu yalıyacaklar.” (İşaya 49/23)
“Milletlerin servetini yiyeceksin ve onların izzeti size geçecek.” (Tevrat, İşaya, 61/6)
“Allah’ın
Rabbin sana miras olarak vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden
nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın. Allah’ın Rabbin sana emrettiği
gibi tamamen yok edeceksin.” (Tevrat, Tesniye 20/16,18)
KABBALA’dan:
“Yahudi, yaşayan insanlaşmış Tanrıdır... Yeryüzünde Tanrı, Yahudinin
yüz hatlarda kendini aşikar kılar. Diğer insanlar tamamıyla dünyevi,
aşağı ırktandır. Onlarsadece Yahudilere hizmet için yaşamaktadırlar...
Hahamların sözleri canlı Tanrının sözleridir.”
Filistin
ve Lübnan’da Yahudilerin katlettiği masumlar, benim kardeşime, bacıma,
akrabalarıma ve garip anacığıma benziyorlar. Yahudi vahşilerin
yüzlerinde ise, kara domuzların kılsız yerlerinin derisini görüyorum...
KUR’AN:
“Onlar bir kötülük işledikleri zaman BİZ ATALARIMIZI BU YOL ÜZERİNDE
BULDUK. ALLAH DA BİZE BUNU EMRETTİ derler. De ki: Şüphesiz Allah,
kötülüğü emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah’a karşı mı
söylüyorsunuz?” (A’raf 28)
KUR’AN:
“Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar
gerçeği ters çeviren, günaha düşkün olan her yalancıya inerler. Bunlar
şeytanlara kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.” (Şuara
221-223)
Ey Yahudiler!
Yeryüzünü ve sonunuzu felakete sürüklüyorsunuz! Aklınızı başınıza alın ve insanlığa dönün!
Tanrı’nın
bana vermiş olduğu akıl; TANRININ BİLDİKLERİNİ ELBETTE BİLEMEZSİN
FAKAT, AKLINDAN ZORU OLAN BİR TANRININ VARLIĞINA İNANACAK KADAR DA APTAL
OLAMAZSIN, diyor.”
Sizlere;
“Yakın! Yıkın! Öldürün! Mahvedin! Tecavüz edin! Cehenneme çevirin!
....!” diye telkin eden Tanrı değil de, KABBALİST BİR HAHAM olmasın
sakın!?...
Ey insanlık!
Şu anda yeryüzünde katliama uğrayanlar senin ırkından, dininden değildir diye kılını kıpırdatmak istemiyorsun!
Siyonistler bu dünyayı üçüncü büyük harbe doğru sürüklüyorlar!
Sıkıştıkları anda nükleer güce başvuracakları cehennem harbine!
Bu gidişe dur demezseniz, CEHENNEM ARTIĞI BİR DÜNYA SİZE KALSA NE OLACAK?!
Ey müslüman!
İslam ümmeti neden sahipsiz?!
Neden yanıyor Filistin, Lübnan, Irak, Bosna, Azerbaycan, Çeçenistan, Afganistan, Türkistan?
Dünyanın İNSANLIK ve ADALET diye ayağa kalkıp haykırmasını mı bekliyorsun, kendin yatar halde iken?!
Sorgulamayacak mısın, ülkenin başına getirilmiş siyonist locaya kayıtlı uşakların kimliğini?
Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmek, ipin ucunu onlara teslim etmek ne demek?
Ey Türk Evladı!
Vatanının parçalanıp cehenneme çevrilmesine fırsat verme!
Ürününe
para verip kullandığın markanın Yahudi patronuna rica et de safını
belli etsin! Lübnan ve Filistin’deki vahşete tavır koysun!
“Eşcinseli işe alırım, türbanlıyı almam” diyen, ALARKO’nun Alaton’larına sor bakalım; “İsrail iyi mi yapıyor, yoksa kötü mü?”!
Yoksa sen hala:
Alarko ile suyunu ısıtıp ariel ile temizlenmeye; colgate ile fırçalanıp, coca cola ile karnını şişirmeye devam mı edeceksin?
Ödediğin para bugün için Filistinli çocuğun beyninde patlıyorsa, yarın sıranın sana gelmeyeceğini mi düşünüyorsun?
Düşmanın ekonomisine katkıda bulunmanın, tecavüzcü zaniye kuvvet macunu ikram etmekten ne farkı var?
İşte, dünyanın hali ortada! Görmüyor musun?
Yoksa, Yahudi füzeleri Ankara’ya düşmeye başladığında mı gözlerini açacaksın?
İsrail Savunma Bakanı, İsrail’in ahlaki yasalarının sivillere zarar verilmesine izin vermediğini söylemiş. Öyleyse bu katliamları, dini yasaları izin verdiği için mi yapıyorlar?
İsrail
Dışişleri Bakanı, İsrail’in Lübnan halkıyla bir çatışması yok demiş.
Doğru söylemiş. Lübnan halkıyla çatışmıyorlar, Lübnan halkını
katlediyorlar. Çünkü, Lübnan’lıların onlarla çatışmaya girecek silahları
yok...
Feryatlar arşa yükseliyor.
Bütün dünya bu vahşete seyirci.
Condoleezza Rice’nin ağzı kulaklarında. Mutlulukla sırıtıyor.
Utanmak mı?
Yüzleri kızarmak mı?
Onlar da nasıl kelime!
Hayvanlar suç işleyince hiç yüzleri kızarır mı?
“Kimler var bakınız kan feryat dolu,
Kimler hürriyetin hasretindeler,
Garibin mazlumun bağlanmış kolu,
Gülüp seyrediyor kanlı kahpeler.”
Kanlı kahpeler.
Kanlı zalimler,
Kanlı köpekler!...
( Nursultan Abdülhamid İKİNCİ )