29 Ekim 2014 Çarşamba

Şehitlerine ağlayamayan ülke

Adnan İSLAMOĞULLARI kaleminden.

On yıllardır PKK terörüyle mücâdele eden bir ülkeydi Türkiye. Kundaktaki bebeğinden, vakit namazı için câmiye sayılı kalmış adımlarını atan ihtiyarına, hayatının baharında öğretmen olmuş genç kızlarımızdan belki bıyığı yeni terlemiş imamlarımıza, mühendislerimizden bürokratlarımıza, polislerimizden Mehmetçiklerimize kadar, halk otobüsünde yanarak can veren genç kızımızdan caddede kucağında bebeğiyle yürüyen anneye kadar, hamile kadınlarından tek çocukla anne-babalara, yeni evlenmiş delikanlılara kadar PKK terörüne binlerce şehit veren bir ülkeydi Türkiye.
Her şehit cenâzesinde “bir ölür bin diriliriz”  diyebilen,  “bir oğlum daha var, onu da alın, vatan sağ olsun”  diyen bir ülkeydi Türkiye.
Şehit cenâzelerinde birbirinin etnik kökenini bilmeksizin aynı safta el bağlayan, aynı Fâtiha’yı okuyan, musallâdaki şehide haklarını  “helâl eden”  bir ülkeydi Türkiye.
“Onlara ölüler demeyiniz, onlar şehittirler”  emrince amel eden ve albayrağa sarılarak, annesine, babasına, kardeşlerine, eşine, evlâdına, arkadaşlarına son kez gelen ve son yolculuğuna çıkan o muazzez naaşa yalnızca ve yalnızca  “şehit”  diyen bir ülkeydi Türkiye.
Topyekûn bir acının, topyekûn bir hüznün, topyekûn bir yasın, topyekûn gözyaşlarının şehitlere aktığı bir ülkeydi Türkiye.
Ne oldu bu ülkeye, ne oldu Türkiye’ye?
Ne oldu da, şehitlerine bile ağlayamaz, şehitlerine  “şehit”  diyemez ve  “maskeli”  gibi,  “Vandal”  gibi sıfatlarla söz ederek kâtillerinin adını dahi telâffuz edemez ve kâtillerini gizler bir ülke oldu bu Türkiye?
Ne oldu da, şehitlerin ardından ağlamak, şehitlerin ardından yas tutmak, onların ardından binler, on binler, yüz binler bir araya gelerek şehitleri uğurlamak,  “kandan beslenmek”  oldu?
Ne oldu da, PKK’ya “lânet” okumak, PKK’ya  “kâtil”  demek, şehitlerin kâtillerinin  “PKK’lı kâtiller”  olduğunu söylemek “savaş yanlısı” olmak oldu, “barış düşmanı”  olmak oldu, PKK’ya yönelen nefret nasıl oldu da “barışa sıkılan kurşun”  oldu?
Ne oldu da, bu ülkede Türk olmak bir özürlü durum hâline geldi?
Ne oldu da, bu ülkede Türk’ü yok saymak, Türk’ü hor görmek, Türk’e hakaret edebilmek vak’ayı âdiyeden olabildi, ne oldu da bu ülke şirâzesinden bu denli uzaklaştı?
Ne oldu da, İmralı’daki câniyi, PKK’yı ve onun HDP gibi, KCK gibi uzantılarını binlerce yıllık devlet geleneği olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti muhatap aldı ve asla kazanamayacakları bir terörün muhatapları olarak pazarlık masalarına oturdu?
Ne oldu bu ülkeye, ne oldu Türkiye’ye?
Bir tek şey oldu!
Türkiye Cumhuriyeti ile, Türk ile, Türk’e dâir her şey ile aralarında ciddi mesâfeler bulunan, İstiklâl Mahkemeleri’nden 28 Şubat’a kadar mâruz kaldıkları her mağdûriyetin faturasını ’devlet’e kesen ve Türkiye Cumhuriyeti’ne dâir biriktirdikleri tüm hesaplarını görme imkânını eline geçiren bir siyâsî kadro iktidar oldu.
Yakın uzak, tüm coğrafyaya bütün imkân ve alâkasını yoğunlaştıran bu iktidar, içeriye ve içeriye dâir her şeye yabancılaştı. Suriye için, Mısır için, Myanmar için ayağa kaldırılan devlet ve kurumları Kerkük için, Doğu Türkistan için, Karabağ için kılını kıpırdatmadı, Suriye için, Mısır için, Myanmar için hıçkırıklarla ağlayan devlet ve ricâli, Kerkük için, Doğu Türkistan için, Karabağ için bırakın gözyaşını, bir hüzün bile takınmadı çehrelerine.
12 yıldır vites büyüterek devam eden bu sürecin bugün geldiği noktada bir ’büyük akıl tutulması’nın ardından yaşanan bir ’büyük gönül tutulması’dır.   
Her şeye rağmen, sahaya sürülen bütün algı savaşlarına rağmen, üretilen bütün hayâlî düşmanlara rağmen unutulmaması gereken bir şey var:
On binlerce insanımızın kâtili PKK’dır, KCK’dır ve onların elebaşı Apo’dur.
’Barış süreci’ adı altında yapılan tüm pazarlıklar bu ülkenin ekmeğine kan doğramaktır.
Aziz Türk Milleti,
Şehit cenâzelerine ihtirâm ediniz, on binler, yüz binler, milyonlar uğurlayınız. PKK terörüne lânetler okuyunuz. PKK’lı kâtillere lânetler okuyunuz.
Biliniz ki size ’barış süreci’ diye dayatılan her şey, bu ülkenin temeline döşenmiş mayınlardır. Barış, savaştan sonra düşmanla yapılır. Öncelikle Kürtler bizim düşmanımız değildir ve bugün sokakta silahsız askerlerimize sinsice yanaşıp kurşun sıkan PKK ile Türkiye Cumhuriyeti devleti henüz daha savaşmış değildir. Karanlıkta mayın döşemeye alışmış, karanlıkta kurşun sıkmaya alışmış bir hainlik savaşmayı bilmez.
Ancak milletler ve devletler savaşır.
PKK ve benzerlerinin sonu telef olmaktır...


Posted via Blogaway

22 Ekim 2014 Çarşamba

GÖNÜLDEN SIZANLAR

...
Bazen dünyanın en korkunç suçunu işlemişsiniz hissine kapılırsınız. Oysaki sadece sevmişsinizdir.
Kocaman ve riyasiz.{®}
...
Kaldıramayacak yüreği ederinden fazla seversen sapıtır yoldan çıkar.
Hatta onda alerji yapar,şirazesi kayar.
Tıpkı soytarıya verilen fazla değerin onu kral etmeyeceği gibi basit bir insanı da canan etmez cana. Ve yolculuk zordur mutluluk yolunda. Dikkat etmeli basit insan yoldaş olmaz zor yolda insana.{®}
...
Gözünüzden ve gönlünüzden düşen her ne kadar ayaklar altına düşse de,latif ve onurlu bir saadeti birilerine meze olmak uğruna reddetmiş olsada,hatta bu şahsiyetler kitlelerce ismi,namı bilinen güya saygın birisi olsa dahi burulur yüreğiniz.{®}
...
O sizin en samimi duygularınızın celladıdır ama.... alması var işte.
Sonra üzülen siz olursunuz ki bir münacat iletilir gönülden Yaratan'a.
Hayırlısı....
Oysaki bu kelimenin telaffuzu tüm hayallerinin infaz emridir aslında.{®}
...
Yanlızsanız aramıza hoş geldiniz. Değilseniz doz ayarınıza dikkat ediniz. Yoksa üzülmek kaçınılmaz sonunuz ne yazık ki.Anlarsınız sizde sevdanın iki kişinin yaktığı lakin bir kişinin yandığı bir ateş olduğunu.
Ve sizde hesabı ötelerin ötesine bırakıp alırsınız elinize koca kara kilidi. Vurulmak üzere gönül kapısının üzerine. {®}
...
(Fatih ÇALTI ~ Gönülden sızanlar'dan kupreler)
OTAĞ-I FATİH'te


Posted via Blogaway

ÜLKÜCÜLÜK

ÜLKÜCÜLÜK

Replies: 0
By: Fatih ÇALTI

Özellikle bir kısım genç kuşak eziyetsiz,cefasız bir ortamda ocak kültüründen uzak  kulaktan dolma ve sadece ego tatmini ve etiket amaçlı bir ülkücülük profili oluşturdu.
Saygıdan yoksun,adaptan ari oluşun esas temelinde de bu yoz ve tanımsız sözde ülkücülük yatmaktadır. Bunların ne ülkü ile nede ülkücülük ile hiç bir alakaları bulunmamaktadır.
Ülkücülük ne bir partinin mensubu olmakla,ne bir gurubun üyesi olmakla nede bir düşüncenin taraftarı olmakla ilişkili bir konudur.
Ülkücü idealisttir.
Ülkücü inançlıdır.
Ülkücü vatanseverdir.
Ülkücü milli ve manevi değerleri yaşar ve yaşatır.
Ülkücü şu yada bu etnik gurup veya mezhep ile değil doğrudan insanlık ile ve öz değerler ile alakalıdır.
Ülkücülük hiç bir kişi,kurum yahut oluşumun tekelinde değildir. Coğrafyamızda ülkücüler bir partinin çatısı altına sığmayacak kadar da çoktur elhamdülillah.
Türk tarihini bilmeden,İslami kaidelerden bihaber,inancı yaşamaktan uzak,sevgi ve saygıdan fukara kalmış ama adını sorsanız ülkücü diyecek. Öğle bir dünya yok be muhterem senden bırak ülkücüyü türkücü dahi olmaz.
Ülkücü tavrı ile, edasıyla, duruşuyla, özüyle, sözüyle toplumda emsal olacak bir karakter taşımalıdır.
Her karışı ecdat kanı ile sulanmış bu cennet vatanıma sevdalı olmak öğle kolay değil.
"Vatan sevgisi imandandır" buyurarak bence en büyük milliyetçi olan Güllerin Efendisi Hz. Peygambere ümmet olmak kolay değil.
"Yurtta sulh,cihanda sulh" derken milli varlığımıza kasteden düşmana karşı ise"Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum" diyen Mustafa Kemal Atatürk ve onun emrini "Esaret altında yaşamaktansa bağımsızlık uğruna şahadet yolcusu olmak ve bu uğurda can vermek evladır" diyerek gözünü kırpmadan düşman üstüne yürüyen bir ecdada torun olmak kolay değil.
"Devlet ebed,müddet" diyerek korkusuzca dar ağacına yürüyen gencecik canlara kardeş olmak kolay değil.
Bu profile uygun bir kimse zaten milli birlik ve beraberlik olgunluğuna erişmiştir. İşte bu erdemin adıdır Ülkücülük.
Yani ayrışma değil birleşmedir ülkücülük.
Ben egosundan kurtulup biz olmaktır.
Bir olmak,iri olmak,diri olmaktır ülkücülük.
Ahlakını ve erdemlerini akademik kariyeri ile taçlandırmaktır ülkücülük.
TÜRKLÜK çatısı altında ihanet etmemiş olmak kaydıyla değişik boy,grup,din, mezhep,dil ve ırktan her fertle beşeri ilişkileri İnsani çerçevede tutmayı bilmektir ülkücülük.
Ülkenin ve toplumun hep birlikte kalkınması adına projeler üretip bunları hayata geçirmektir ülkücülük.
Adı, sekli ve nevii ne olursa olsun her türlü uyuşturucuya savaş açmaktır ülkücülük.
Velhasıl adam gibi adam olmaktır ülkücülük.
Ülkücülüğü gereğiyle yaşayan ülkü gönüllere ve kıymetli canlara gönül dolusu selam olsun.
Fatih ÇALTI

Posted via Blogaway


Posted via Blogaway