30 Ocak 2015 Cuma

NEREDEN NEREYE...


MESELE 40 METRE DİREĞE BAYRAK DİKMEK DEĞİL!

Ahmet Türk kaleminden
(gazete vahdet)
30 Ocak 2015 Cuma 03:49


Malumunuz; Suriye iç savaşı sırasında otorite boşluğundan faydalanan PYD, kendi şehirleri ilan ettikleri üç kantonda aylardır IŞİD ile bir hâkimiyet mücadelesi veriyordu. Tarlasını yağmurun yağacağı yere taşımakta oldukça mahir olan Kürt hareketinin, çevre coğrafyamızda yaşanan her otorite boşluğunda yeşeren adrese teslim “devlet” ümitleri IŞİD karşısında tam da kurumak üzereyken; Batı medyası manşetlerine ve kamuoyuna panik içerisinde taşınan ve “Batı Kürdistan yok oluyor!” ve “Where is US air force ?”( ABD Hava Kuvvetleri nerede? ) çağrıları Atlantik ötesinde karşılık bulmuş, ardından ivedilikle duruma vaziyet edilmişti! 

Türkiye’ye gelince… “IŞİD faktöründen hangi avantajları çıkarabiliriz” oyuncağı ile bir süre oyalanan ülke yöneticilerimizin, öncelikli olarak bu oyundan çabucak sıkılması sağlandı! Ardından Çözüm Süreci mucibince güvenlikçi politikaların ve Kamu Kudreti’nin askıya alınmasından doğan otorite boşluğunu fırsat bilen PKK/KCK’nın 6-11 Ekim arası 31 vilayette çıkardığı isyan ve yağmalama olaylarıyla siyasi iktidarın Kobani’ye odaklanmasını hızlandırıldı! Gerisi çorap söküğü gibi geldi: Önce “Eğit-Donat Stratejisi” gereği ABD tarafından Türkiye’nin üzerine zimmetlenen ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) ve diğer radikal unsurların desteğini almayı başardılar! Ardından K.Irak’ta ki Peşmerge “Biji Serok Obama” sloganlarıyla Türkiye üzerinden geçirildi! Üstüne üstlük iki yüz bin sivili de Türkiye’ye bakmaları için emanet ettiler! Bitmedi..  Diledikleri erzak ve cephanenin de kevgire dönmüş sınırlarımızdan geçirilmesi işine göz yumulmasını sağladılar! Dahası tüm PYD’li yaralıları Türkiye’de tedavi ettirdiler! 

Netice itibariyle Kobani’ye giren takviye güçler 26 Ocak 2015 itibariyle IŞİD Kobani kantonundan püskürtüldü.  Aklınıza gelecek tüm ayrılıkçı Kürt gruplar ve fırkalar “zafer” diye niteledikleri bu gelişmeyi, Türkiye’nin hiçbir yardımı ve katkısı olmaksızın Kürt halkının, tamamen kendi çabalarıyla kazandıklarını ileri sürerek siyasi iktidara karşı gösterdikleri nankörlüklerine bir yenisini daha eklemiş oldular! Bununla kalsalar yine iyi… Hızını alamayan HDP’linin biri de “Bugün Kobani özgürleşti. Yarın Amed, Dersim, Mardin, Van ve Ağrı; başka bir gün Urmiye, Mahabad, Sine ve Kirmanşah özgürleşecek” diyerek velinimetleri Çözüm Süreci’nin yılmaz savunucusu siyasi ve bürokratik kapasiteyi “besle kargayı oysun gözünü” sözünü söyletecek kıvama getirdiler! Anlayacağınız çok ayıp ettiler!

Nereden nereye..? 

İki sene önce "Suriye’nin kuzeyinde pkk-pyd yapılanmasına asla izin vermeyiz" duruşundan “Bakın açık ve net söylüyorum: Kobani koridorunu Obama'ya ben teklif ettim” geri vitesine, oradan da “Kobani’ye buradan selam ediyorum. Kobani’deki her kardeşlerimin alnından öpüyorum”  noktasına gelindi..! Bu sürecin tıpkısını Irak’ın parçalanma sürecinde yaşamıştık. Hiçbir şey değişmedi; aynı beylik laflar, aynı geri vitesler, “bölgesinde lider ülke” gazlarıyla yürütülen “1 koyup 3 alacağız” stratejileri,  aynı hayal kırıklıkları, aynı avuntular… Anlayacağınız iktidara kim gelirse gelsin, aynı delikten aynı yılanlara defalarca ısırılmaktan usanmıyor!

Ama haksızlık etmeyelim! Türkiye son tahlilde müthiş bir tepki koyup altın vuruşunu yaptı! Çözüm Süreci’nin yöneten bürokratik ve siyasi kapasitenin Suriye’nin kuzeyinde kurulmasında ciddi katkılarda bulunduğu üç kantonun, müstakbel “Batı Kürdistan”a evrildiği iddialarına “Kobani'nin yanı başında bulunan Şanlıurfa'nın Suruç İlçesi'ne bağlı Mürşitpınar Mahallesi'nde 40 metre yüksekliğindeki direğe 8 X 12 m. ebadında Türk bayrağı asarak” karşılık verdi. Dosta güven, düşmana korku saldı!

Hülasa

Mesele 40m direğe bayrak dikmek değil! Mesele; atalarımızdan özgür, müstakil ve kutlu bir şekilde aldığımız aziz vatanın her karışına sahip çıkabilmek ve torunlarımıza da aynı şekilde teslim edebilmektir!

27 Ocak 2015 Salı

SENİ SEVİYORUM



"SEVEN SEVDİĞİNE SEVDİĞİNİ SÖYLESİN"
Güllerin Efendisi {s.a.v.} 

Defin tamamlanmak üzereydi. Kabre atılan her kürek toprakta yüreği dolup taşan yaşlı adam taziye dileklerinin ardından kabre doğru baktı. Kafasını aksi istikamete çevirdi ama dayanamadı tekrar baktı. Tekrar,tekrar...
Sonra acziyetmi,yoksa duyulan korkunç açıdan mı bilinmez yürekleri dağlayan, kulakları tırmalayan, insanı kendinden alan bir nidayla haykırdı: BEN.... BEN... BEN...
Sonra hiç kırıklara boğuldu,kabrin yanına düz çöküp toprağını avuçlarında sıkarken.
Ağladıkça haykırıyor,haykırdıkça ağlıyordu yaşlı adam, BEN... BEN... BEN...
İmam yavaşça yaklaşıp yanına çömelerek "anlıyorum sizi ama ALLAH'ın taktiri" diyecek oldu ama adamcağız hıçkırıktan konuşamaz hale geldi bu sözün üstüne.
Sadece BEN diyordu bitap haldeki adam BEN.
Biraz sakinleşince ellerini tuttu sıkıca imam efendinin. İmam şefkatle baktı yaşlı adama, "Belli ki çok sevmissiniz amca" dedi kısık bir sesle.
Bu cümle adamın koptuğu an oldu resmen.
Feryadı kabristanı inletiyordu.
"BEN ONU COK AMA ÇOK SEVDİM HOCAM"
imam efendinin gözleri tutamadı artik yaşları, boşaltıverdi sağanak halinde.
Sadece imam değildi gözyaşlarıyla yaşlı adama eşlik eden. Bu feryada duyarsız kalmayıp kabristanı terk edemeyen onlarca insanda inciler döküyordu yanaklardan aşağı.
İNANIRIM AMCACIĞIM EŞİNİZ, TABİKİ SEVMİSSİNİZDİR"
Yaşlı adam kendisini kabrin üzerine bıraktı yavaşça ve haykırdı kabre doğru.

İYİ DE HOCAM O HAYATTAYKEN BEN ONA HİÇ ONU SEVDİĞİMİ SÖYLEMEDİM Kİ "
★★★. *******★*******★★★

Fatih ÇALTI      Denemeler... 2001

Çok zor değil sevdiğine kişinin SENİ SEVİYORUM demesi, bunu dillendirmesi.
Hadi şimdi sevdiklerimize söyleyerek hadis-i şerif'i yaşamımıza tatbik edelim
★★★*******★*******★★★

Fatih ÇALTI      Denemeler... 2001