20 Nisan 2015 Pazartesi

Erdogan nasil bir baskanlik sistemi istiyor (iktibas)

İşte Erdoğan’ın İstediği Başkanlık Sistemi

Analiz - 20 Nisan 2015 Pazartesi 15:05

AKP’nin TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu taslağa göre, Erdoğan’ın nasıl bir Başkanlık Sistemi beklentisi içinde olduğunu yazdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedefindeki başkanlık sisteminin detaylarını yazan Milliyet'ten Güngör Uras, Erdoğan ve AKP’nin istediği Başkanlık sisteminde Başbakan ve Bakanlar Kurulu'nun olmadığına, sadece başkanın olduğuna dikkat çekti.

İşte, Uras'ın yazısı:

Ayşe Hanım Teyzem ‘Başkanlığı’ Sordu

Üniv Anayasa değiştirilecek. Başkanlık sistemi gelecek... İyi de, nedir bu başkanlık sistemi denilen şey? Ayşe Hanım Teyzem, ‘Ne yararı olacak? Ülkeye ne getirecek?” diye sordu.

Bu işi en iyi anlatacak olanlar üniversitelerin anayasa kürsülerinde ders veren ‘Anayasa Profesörleri’. Ama ‘Koskoca Hocalar’dan ses yok. ‘Acaba sesi çıkmayan kaç anayasa hocası var’ diyerek YÖK’e başvurdum. Bu konuda YÖK’te de bilgi yokmuş. “70 devlet ve vakıf üniversitesinde birer hukuk fakültesi olduğuna göre 70 üniversite anayasa kürsüsü vardır. Bu fakültelerde 1.307 öğretim üyesi olduğuna göre epeyce anayasa hocası vardır” şeklinde bir yanıt aldım.

Acaba bu üniversitelerin hukuk fakültelerinin dekanları, anayasa kürsülerinin hocaları “dut mu yediler” ki, bize neyin ne olduğunu anlatmıyorlar.

İş başa düştü. Araştırdım. AKP’nin 2013 Nisan ayında TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu taslağı buldum. Bu taslakta, Sayın Erdoğan’ın nasıl bir Başkanlık Sistemi beklentisi içinde olduğu anlatılıyor. AKP’nin TBMM’ye sunduğu taslağa dayalı olarak nasıl bir başkanlık sistemi istendiğini özetleyeceğim. Bu arada sesleri çıkmayan üniversitelerin “Koskoca” anayasa hocalarından belki bir gün bir ses çıkar.

Başkan ne yapacak?

AKP tarafından 2 yıl önce TBMM’ye sunulan taslağın Üçüncü Kısım, Devletin Temel Organizasyonu, İkinci Bölüm, Yürütme, Birinci Alt Bölüm, Başkan başlığı altında başkanlık sisteminin esasları sıralanmaktadır.

Taslağa göre, Başkan, kırk yaşını doldurmuş, yüksek öğrenim yapmış ve milletvekili seçilme yeterliliğine sahip vatandaşlar arasından, halk tarafından seçilir. Görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Başkan seçilebilir.

Son genel seçimde en az yüzde beş oranında oy almış olan siyasi partiler ile en az yüz bin vatandaş başkanlığa aday gösterebilir.

Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Başkan seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Başkan seçilmiş olur. Başkan devletin ve yürütmenin başıdır. Yürütme yetkisi Başkan’a aittir.

Başkan, yürütmenin başı olarak genel/(iç ve dış) siyaseti yürütür.

- TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar vermek,

- Bakanları atamak ve görevlerine son vermek,

- Başkanlık kararnamesi çıkarmak,

- Yabancı devletlere Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcilerini göndermek (Büyükelçileri ve konsolosları belirlemek ve atamak), Türkiye Cumhuriyeti’ne gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,

- Milletlerarası antlaşma akdetmek ve yayınlamak,

- Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanlığı’nı temsil etmek,

- Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına karar vermek,

- Kamu yöneticilerini atamak ve görevlerine son vermek,

- Sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilân etmek ve sıkıyönetim veya olağanüstü hal kararnamesi çıkarmak,

- Yükseköğretim Kurulu üyelerinin yarısını seçmek,

- Üniversite rektörlerini seçmek,

- Anayasa Mahkemesi üyelerinin yarısını, Danıştay üyelerinin yarısını, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin yarısını seçmek. Başkanın yetki ve görevleri arasındadır.

Başbakan olmayacak

Başkan, genel siyasetin yürütülmesinde ihtiyaç duyduğu konularda Başkanlık kararnamesi çıkarabilir. Başkan, kanunların uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilir.

Taslağın Dördüncü Alt Bölümü ile Başbakanlık makamı ve bakanlık uygulamasına son verilmektedir. Başbakanın yerini Başkan Yardımcısı almaktadır.

Başkanın oy pusulasında Başkan Yardımcısı adayı olarak yer alan kişi Başkanı seçildiği anda Başkan Yardımcılığına seçilir.

Başkan Yardımcısı milletvekilleri ile aynı hukukî statüye tâbi olur ve milletvekillerinin sorumsuzluk ve dokunulmazlığına ilişkin hükümlerden yararlanır. Başbakanlık makamı kaldırıldığı için Bakanlar Kurulu müessesesi de ortadan kalkmaktadır. Daha önceleri Başbakan tarafından atanan bakanlar Başkan’ın “Devlet Sekreterleri” statüsünü almaktadır.

(Ek bilgi: Fransa’da Yarı Başkanlık Sistemi uygulamasında Başbakan olduğu için, hükümet bakanlardan oluşuyor. Bakanlar Kurulu var. ABD’deki Tam Başkanlık Sistemi’nde başbakan yok. Bu nedenle bakanlık mevkii de yok. Başkan, bakanların görevini yapmak üzere Secretery of Treasury - Hazine Sekreteri gibi devlet sekreterleri atıyor.
Anayasa değişir, bizde de tam Başkanlık Sistemi’ne geçilirse, bakanların yerini “Devlet Sekreterleri” alacak.)

Taslağa göre, bakanların yerini alacak Devlet Sekreterleri, Başkan tarafından atanır ve görevden alınır. Devlet Sekreterleri’nin milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olması gerekir. TBMM üyeleri ve yedek milletvekilleri, bu statüleri sona erse bile sekreter olarak atanamazlar. (Bu anlatıma göre sekreterler TBMM üyeleri dışından atanacaktır.)
Her Devlet Sekreteri, Başkan’a karşı sorumludur. Sekreterliklerin - Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri ile teşkilât yapısı, Başkanlık Kararnamesi ile düzenlenir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Başkanlık seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır. Bunlar sistemin esasları. Başkanlık Sistemi halkımızı ilgilendiren hangi konularda iyilikler getirir? Bunları da öğrendiğimde yazacağım.



®Fatih ÇALTI Stratejik Danışman

15 Nisan 2015 Çarşamba

O ve BEN

O ve BEN

Art niyetim yoktur katıksız dostça
Ben senin gönlünü gönlünü sevdim.
Başka türlü sevmek bize yakışmaz
Ben senin gönlünü gönlünü sevdim.

Dikenine rağmen gülü dermeni
Aşktan gayrı her şeyleri yermeni
Şiire sevdanı gönül vermeni
Ben senin gönlünü; gönlünü sevdim.

Seven sevdiğine verir mi zahmet
Sen sen ol kimseye eyleme mihnet
Dürüst bir dostluksa en büyük nimet
Ben senin gönlünü gönlünü sevdim.

Ben senin sayende sevgiye doydum
Kötü duygulardan, kendimi soydum
Öptüm de ben seni başıma koydum
Ben senin gönlünü; gönlünü sevdim.

Kötülükler içimize dolmasın
Sevgimize kimse mani olmasın
Bizdeki bu dostluk, zeval bulmasın
Ben senin gönlünü gönlünü sevdim

NURAN Ölmez(Gecelerin ŞAİRİ)



®Fatih ÇALTI Stratejik Danışman

14 Nisan 2015 Salı

AİLEDE HUZUR VE ÇOCUKLARDA UYUŞTURUCU KULLANIMINA ETKİLERİ

......
bakınız size  aile saadetinin  tesisinin formülünü veren kısa bir olay anlatacağım.
1885 eylül ayı.
Genç osmanlı zabiti Yusuf ilk görüşte aşık olduğu oturdukları semtin esnaflarından Hüseyin efendinin kızı Zeynep ile evlenir.
Hüzünlü sonbahar rüzgarları önünde savrulan yapraklara inat onlar aşkın ilk baharını yaşarlar her gün.
Kış gelir geçer, bahar dahi yaza döner yüzünü.
Aynı semtte oturan ve dahi komşusu olan zabit arkadaşları hayretle bakar, imrenirler Yusuf ile eşine.
Sorduklarında cevap alamayışları ise biler onları her geçen gün iyice huzurlu yaşamın sırrına dair.
Bir dost meclisinde otururken arkadaşlarından birisi sorar yine: Ya Yusuf Allah aşkına evleneli yıl oldu ne kavganızı,ne gürültünüzü duyduk. Oysaki biz malum sebeplerden aksayan maaşlar ve yaşadığımız sıkıntılardan dolayı yeriz birbirimizi hatun ile,hemde her gün.
Nedir sizdeki bu sükutun sırrı?
Zabit Yusuf gülümser ve başlar anlatmaya: biz hanım ile anlaşma yaptık evlendiğimiz ilk gün.
Ben eve gittiğimde sinirli olursam eğer fesin püskülünü ters tarafa atarım. O beni karşıladığından bakar püskül ters tarafta alttan alır sözlerimi,ters davranışlarımı tartışma olmaz,bende sakinleşirim az sonra.
Arkadaşı gülerek sorar: ya yenge hanım sinirliyse?
Eşim de sinirliyse eteğin bir ucunu beline sokar. Bakarım eteğin peşi belinde ona göre davranır,alttan alır kavgaya mahal vermem.
Diğer bir arkadaşı heyecan ile sorar: ya senin püskül terste iken kapı açıldı ki yengenin peşi belinde ne olacak?
Yusuf gülümser.
O zaman ben bir baş hareketiyle püskülü bu yana atarım,o da yavaşça peşi alır belinden yine tartışmasız bir gün geçiririz.
Değerli dinleyiciler.
unutmamalı ki mutlukla da geçse, üzüntüyle de gün akşam oluyor ve ömürden bir gün daha geçip gidiyor sessizce.
ve insan herkes tarafından kırılıp incirilebilir,lakin sevgiliden gelen karşısında ya tuz olur,ya da buz.
Sevmek,sevilmek ve huzurun tesisi için sebepler bulmak yerine türlü bahanelerle ile bunu bozan çiftler bugün adliye koridorlarını doldurmakta. Yuvalar dağılmakta,insanlar mutsuz,huzursuz olmaktadır.
En buhranlı anlarımızda dahi sevdiklerimiz ve yuvamız teselli kaynağımız,huzur limanımız olmalıdır.
Deşarj hedefi olarak eşini ve ailesini yani bu kutsiyeti seçenler her daim kaybetmeye mahkumdurlar.
....
(2012 "ailede huzur ve çocuklarda uyuşturucu kullanımına etkileri" konulu konferans sunumundan)



®Fatih ÇALTI Stratejik Danışman

13 Nisan 2015 Pazartesi

ALGI SAVAŞINDA TAM GAZ İLERİ Cumhuriyet'ten Erdal Atabek' in yazısı

AKP'NİN SEÇİM TAKTİĞİ DEŞİFRE OLDU !
Bilinmelidir ki, önümüzdeki seçim de bir “psikolojik savaş” olarak sürdürülecektir. Seçim mücadelesinin görünmeyen yanı budur. Psikolojik savaşı kazanan seçimi de kazanır."
AKP'nin Seçim Taktiği Deşifre Oldu !

13 Nisan 2015 Pazartesi 19:44

AKP'nin yıllardır seçimlerde 'algı yönetimi'ni kullandığını ifade eden Cumhuriyet'ten Erdal Atabek, alıştırma, meşrulaştırma, örtme ve unutturma gibi yöntemlerle bu sürecin nasıl işlediğini örnekleriyle anlattı. Erdal, önümüzdeki seçimlerde de aynı bu yöntemin kullanılacağını belirtti.

İşte, Atabek'in o yazısı:

Algı Yönetimi (1)

Seçime giderken “algı yönetimi” çok büyük bir önem taşıyor. “Algı Yönetimi”, olayları, kişileri, geçmişi, geleceği zihnimizde oluştururken “olduğu gibi” değil, “istendiği gibi” oluşmasının sağlanmasıdır.

Bu konu pazarlama tekniklerinde, satış psikolojisinde, ürün markalarında, okul seçimlerinde, kısaca seçmenin rol oynadığı her yerde önem taşımaktadır.

Seçimlerde bu konunun önemi fark edilmiş, her yolla bu konuda seçmeni etkileme yöntemleri kullanılmıştır. Önümüzdeki seçimler de bu açıdan büyük önem taşımaktadır. Özellikle iktidar partisi olan AKP, yıllardır bu yöntemi başarı ile kullanmaktadır. En yaygın kullanılan yöntem “alıştırma”dır.

Alıştırma

“Alıştırma” yöntemine en çarpıcı örnek R.T. Erdoğan’ın başbakan olduğu dönemde başlayıp cumhurbaşkanı olduktan sonra da sürdürdüğü “başkanlık” önerisidir. Kendi düzenlediği ya da katıldığı her toplantıda dile getirilen “başkanlık” istemi, artık kulaklara geldiği zaman “alışılmış etki” yapmaktadır. Bu etki bir süre sonra, zihinsel tartışma gibi, zihinsel değerlendirme gibi işlemleri durdurmakta, sözleri olduğu gibi kabul etme etkisi yapmaktadır. Alıştırmanın bir diğer sonucu da kabul etme olmakta, zihinlerde kabul etme işlemi sorgulamayı ortadan kaldırmaktadır.
“Alıştırma” yöntemi “paralel yapı” olarak dillendirilen Gülen Cemaati olayında da uygulanmış, bu yolla yapılan beyin yıkama ile uzun yıllar yapılanların AKP-Cemaat işbirliği ile yapıldığı izlenimi silinmeye çalışılmıştır. Başarılı olmadığı da söylenemez.

Meşrulaştırma

“Meşrulaştırma”, insanların zihinlerinde “ne var ki bunda?” algısı yaratmakla sağlanır. Bu yöntem, 17-25 Aralık soruşturmalarının kapatılmasında kullanılmıştır. Kaydedilen telefon konuşmalarının, ayakkabı kutularında bulunan paraların, para kasalarının ortaya çıkmasından sonra yapılan açıklamalar bu amaçlıdır:
Konuşmaların montaj olduğu,
Paraların devletin olmadığı,
İmam hatip okulu yapma amaçlı olduğu,
Cami yapımında kullanılacağı,gibi açıklamalara temel olarak da bu olayın ortaya atılmasının, “paralel yapı”nın hükümet darbesi amacına yönelik olduğu savı, budur. Meşrulaştırmanın temel sloganı olarak da, “çalıyorlar ama çalışıyorlar” klişesi kullanılmakta, bu klişenin de yaygın kabul görmesine çaba harcanmaktadır.

Örtme

“Örtme”, bir yöntem olarak kamuflaj gibi, sislendirme gibi yollarla her alanda kullanılmaktadır. AKP tarafından bu yöntem, Kaçak Saray olayında etkin olarak kullanılmıştır.

Sarayın milletin malı olduğu, bu büyük millete yakıştığı, milletin alışık olduğu temaları ısrarla işlenmiştir. Bu arada “saray” da çeşitli zamanlarda halka açılmış, muhtarlarla toplantılar yapılarak, çeşitli davetlerle “halkın sarayı” izlenimi verilmeye çalışılmıştır.
“Örtme” yöntemi dört eski bakanın yolsuzluk iddialarında da kullanılmış, eski bakanın kolundaki saatin üzerinden yürütülen kampanya, bu amaçla ısrarla sürdürülmüştür.

Unutturma

Algı yönetiminin bir başka yöntemi “unutturma”dır.
Üzerinde konuşmama, konuyu kesme, hiç sözünü etmeme, sanıldığından çok daha etkili bir yöntemdir. Bellek bir süre sonra olayı zihinden siler. “Kısa bellek” iki günlük bellektir. Medya belleği ise 24 saattir. Ertesi gün başka olaylar gündemdedir ve bellek, olayı unutmuştur.

En yeni olayı anımsayalım: Bülent Arınç-Melih Gökçek tartışmasını bugün konuşan var mı? Bir ara çok konuşulan “gemi-gemicik olayı” kimin aklında yaşıyor?
Atatürk Orman Çiftliği’nde yapılan sarayın “kaçak” olduğu şimdi kaç kişinin aklında ilk günkü gibi yaşıyor?

Neden Yazıyorum?
Bilinmelidir ki, önümüzdeki seçim de bir “psikolojik savaş” olarak sürdürülecektir. Seçim mücadelesinin görünmeyen yanı budur.
Psikolojik savaşı kazanan seçimi de kazanır.



®Fatih ÇALTI Stratejik Danışman

8 Nisan 2015 Çarşamba

UYU MİLLETİM UYU.

“ACUN ILICALI”, BİR MİLLET İÇİN ATOM BOMBASINDAN DAHA TEHLİKELİDİR!..
Lütfen yazının başlığına bakıp, başarılı insanları eleştirerek, prim yapmaya çalışan bir kimse olduğumu düşünmeyiniz. İsmi geçen şahıs, çeşitli kayırma ve düzenbazlıklarla zengin edilmiş, servet sahibi birçok varlıklı “aile” üyesine göre kazandığı başarı ve serveti hak eden bir kimsedir. Ülkenin yetiştirdiği en başarılı televizyonculardandır. Başarı ülkemizde para kazanmayla orantılı kabul edildiği için servet kelimesin kullanma ihtiyacı hissettim. Lütfen kabalığımı affediniz.. Lakin Acun Ilıcalı ‘nın bu başarısı, bulunduğumuz ülke halkı için çok tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Neden mi?survivor-all-star
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğu günlerden bu yana en tehlikeli günlerini yaşıyor. Orta Doğu coğrafyasındaki yakın ve uzak komşularımız iç savaş batağına saplanmış durumda. Son birkaç yıl içinde milyonlarca insan topraklarımıza göç etmek zorunda kaldı. Tarihi süreçleri az buçuk analiz edebilen bir kimse çok iyi bilir ki, devletler büyük göç dalgalarının ardından zayıflar ve zamanla yıkılma tehlikesi geçirirler. Ülkedeki bir avuç aklı başında insanla bu önemli konuları tartışma ihtiyacı duyarken, dostlarım bir anda beni uyarıyor.
Ekrana bak! Bozok halkayı atamadı… ÜNLÜLER 1, ÜNSÜZLER 0.

Ülkenin kuzeyinde Rusya ve AB arasındaki gerginlik Ukranya üzerinden devam ediyor. ABD, Rusya ‘yı köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Ruble, dolar karşısında hızla değer kaybetmeye devam ediyor. Rusya, Kırım ve Ukranya üzerindeki haklarından vazgeçmemek uğruna tüm dünyayı tehdit ediyor. Bunların hepsi sadece bir kaç kilometre kuzeyimizde gerçekleşiyor ve ben dostlarımın ısrarlı ikazıyla tekrar ekrana bakıyorum. Begüm takıldı ve düştü…
ÜNLÜLER 2, ÜNSÜZLER 0.

Yaklaşık bir ay önce Yemen ‘de, Şia ‘nın Sünni inanca pek uzak olmayan bir akımı olarak kabul edilen Hursiler, başkent Aden ‘i ele geçiriyor. Suud ‘ların önderliğinde oluşturulan Arap Birliği havadan ve karadan Aden ‘e bombalar yağdırıyor. Türkiye operasyonu savunuyor. İran, Türkiye ‘ye “akıllı ol!” uyarıları yapıyor. Tansiyon iyice yükseliyor ki, ben dostlarımın ikazıyla bir kez daha ekrana bakıyorum. Neyse ki Doğukan basamağı doğru çiviye geçirebildi..
ÜNLÜLER 3, ÜNSÜZLER 0.

Ne oluyorsa koskoca ülkenin bir anda elektriği kesiliyor. Elektrikler kesikken birileri ülkenin en önemli davalarına bakan “Savcı” ‘sını rehin alıyor. Yayın yasağı konuluyor. Biz de mecburen “Survivor” ‘ı açıyoruz. Bir de bakıyoruz ki… Maalesef Sahra düşüp, kafasını yarmış..
ÜNLÜLER 4, ÜNSÜZLER 0

Sonra “Savcı” öldürülüyor. Ülke Batman ‘ın kötülerden yıllarca koruduğu “Gotham” Şehrine dönüyor. Tam sesimi çıkartıp bişeyler söylemek istiyorum ki dostlarım beni uyarıyor:
-Dur bir dakika susssss! Turabi, Nouma ‘nın kafasına vurdu. “Vay anasını arkadaş” diyorum ve ekrana bakıyorum…
ÜNLÜLER 5, ÜNSÜZLER 0.

Dolar aldı başını gidiyor. Ekonomi adeta “bizi Haziran ‘a kadar at, yeter koçuma” dönmüş. Ama kimin umrunda krediler çoktan çekildi. Evler, arabalar alındı veya yenilendi. Ne olacak canım her ay azar azar öderiz. Haydi ekrana bak! Seda elendi bile..
ÜNLÜLER 6, ÜNSÜZLER 0.

Dünya nüfüsu yedi miyarın üzerine çıkmış. Doğal kaynaklarımızı ve yaşam alanlarımızı süratle kaybediyoruz.. Ulaştığımız teknolojiyle dünyanın eko-sistemini yenileyerek, yaşanabilirliğini sürdürebilmesi için 3 milyar nüfus olması gerektiği öngörülüyor. Anlayacağınız her geçen vakit, iki katından daha fazla hayatı tüketiyoruz. Bunu gören gelişmiş beyinlerin önemli bir kısmı kurtuluşu toplu ölümlerde arıyor. Savaş çıkartıp, nüfusu azaltmak ise en kolay yol. Dünya diken üstünde. Üstelik İkinci Dünya Savaşı ‘na girmediğimiz için tarafsız kalma hakkımızda kalmadı. Savaşın gürültüsü uzaklardan kulağımda çınlamaya başladı bile… Peki bizim güzel ve neşe dolu insanlarımız ne yapıyor?
Şşşşttttt Mert! Keser misin sesini artık. Ekrana bak!
ÜNLÜLER 7, ÜNSÜZLER 0.

Ben bu yarışmanın sonunu tahmin edebiliyorum. Ünlüler kazanıp adayı terkedecekler. Özel uçaklarına atlayıp milyonlarca dolarlarıyla hayatlarını kurtaracaklar. Şimdi asıl ben sana soruyorum. Peki sen ne yapacaksın ÜNSÜZ?
Mert öz Alintidir.



®Fatih ÇALTI Stratejik Danışman

7 Nisan 2015 Salı

Sn. Ahmet TAKAN'dan En Tehlikeli Kumpaslar yazısı

Terörle, toplumsal cinnet olaylarıyla yatıp kalkıyoruz. İktidarın, oy devşirmek, saltanatı sürdürmek uğruna körüklediği kaos ortamına bir de Hükümetin Valileri eklendi. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a yaranmak için en hassas olaylarda bile yapılan gelişigüzel açıklamalar toplumun şirazesinden iyice çıkmasına açıyor. Eskiden şu yaşadıklarımızın binde biri ile karşı karşıya kalsak "Türkiye çadır devleti mi" diye bir dünya adam çıkar hesap sorardı. Şimdi, yalandan da olsa kimse konuşmaya cesaret edemiyor.Seçim öncesi ve sonrası için de toplumsal güvenlik riski en üst derecede kırmızı alarm veriyor. Bildiğiniz başlıktan giriş yapalım. Terör bölgesinde Valiler, terör örgütü PKK'ya operasyon izni vermiyor. TSK bunları tek tek kayıt altına alıyor. İktidara dayanan Valiler aslında suç işlediklerini çok iyi biliyorlar. Çoğu zaman da içinde bulundukları sıkışıklıktan dolayı çareyi kaçmakta buluyorlar. Sık sık Ankara'ya geliyorlar ve yetkiyi yardımcılarına devrediyorlar. Bölücü terör örgütü de faaliyetlerine hız kesmeden devam ediyor. Ankara'ya gönderilen son istihbarat raporundan;

"1- PKK, kış üslenmesinde tüm lojistiğini tamamladı.

2- Örgütün kış üslenmesinde militan takviyesi en üst seviyeye çıktı.

3- Bölge kırsalında özel harek‰t yok, PKK bölge komutanlıkları ve sınır karakolları var.

4- PKK, kış üslenmesinden şimdi eylemsel konuma geçti, Nisan ortasından itibaren konuşlandıkları yerden çıkacaklar.

5- Eylemler için şehir merkezlerine hafif silahlar, kırsala ise ağır silahlar saklandı.

6- Valilerin onayı olmadan jandarma ve polis, karakollardan çıkamıyor. Keşif ve operasyonlar yapılamıyor.

7- Valiler sürekli Ankara'ya gidiyor o nedenle Vali yardımcıları da inisiyatif alıp operasyon emri veremiyor.

8- PKK'nın ağır silahları kullanması halinde çok sayıda ölümler ve kayıplar olabilir.

9- Seçimlerden sonra kantonlaşma için istenilenler yapılmaz ise KCK örgütü, 15 Haziran tarihinde eylem için PKK'ya hazır ol talimatı verdi. Bu talimat telsiz konuşmalarından da apaçık anlaşılıyor."
Başkentte pis kokular her yanı sardı. Önce Uludere üzerinden suçlamalar, saldırılar sonra MİT TIR'larına yapılan baskın yüzünden muvazzaf askerlere yönelik operasyonlar. Ardından, Suriye'de düşürülen savaş uçağımızın da Malatya'da askeri üsse bağlanması durumu var. Yeni kumpaslarla TSK'nın boynuna yağlı urgan geçirilmek isteniyor. Sözün ve yazının dahi bittiği noktaya doğru gidiyoruz. Başkent koridorlarında öyle konular konuşuluyor ki her biri ayrı dehşet verici nitelikte. Milliyetçi partilere kayan oyları önlemek amacıyla ilginç açıklamalar yapan Recep Erdoğan'ın, Haziran 2015 seçimlerine yönelik muhalefet partilerine, muhalif sendika ve STK'lara karşı yıpratıcı çalışmalar yapmak amacıyla MİT ve Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı'na talimat verdiği ileri sürülüyor. Bu kapsamda; MHP, BBP, Ülkü Ocakları, Alperen Ocakları, milliyetçi sendikalara yönelik istihbarat çalışmalarının sürdüğü iddialar arasında. Söz konusu çalışma için yüklü ödenek ve çok sayıda personel tahsis edildiği konuşuluyor. 7 Haziran seçimlerinde Avrupa'da belli noktalarda da oy kullanılacağı için Ülkücülerin Avrupa'daki yapılanmalarına da yönelik MİT tarafından çalışma başlatıldığı bildiriliyor. Devlet koridorlarındaki iddialara göre; "öncelikle kamu kurumlarında söz konusu parti ve derneklerle irtibatlı şahıslar tekrar tespit edilerek, güncellenecek ve akabinde çeşitli suçlamalarla tasfiye edilecek." Emniyet'teki ilgili şubenin güncel(!) faaliyet konuları; * MHP faaliyetleri * Ülkü Ocakları faaliyetleri * BBP faaliyetleri * Alperen Ocakları faaliyetleri * Milliyetçi sendikalar ve Dernekler olmak üzere 5 başlık halinde özetleniyor. Milli değerleri savunan partilere oy kaymaması için alınan önlemler kapsamında parti, kurum ve derneklere yönelik olarak; "* Yolsuzluklar, * Parçalanabilecek ve iktidar partisi safına çekilebilecek yapı ve şahıslarla irtibata geçilmesi, " Yıpratma ve tasfiye çalışmaları,* Milliyetçi ve muhafazakar partilerin tabanda ittifakını önleyici tedbirler " faaliyet alanları olarak belirlendi. Bu kapsamda; bilhassa Batı, İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde Milliyetçi oyları kaybetmemek için 7 Haziran seçimine kadar çok ciddi çalışmalar içine girileceği konuşuluyor. Bu satırlar, sizleri tahrik etmek, provokasyona getirmek için kaleme alınmadı. Zaten bildiğiniz tezgahlar çerçevesinde ön uyarı olarak kabul edin. Daha sağduyulu, daha sakin, daha itidalli davranmak zorundayız. Çok ama çok gözü açık olup, oyunlara düşmemek için olup bitenleri sağlıklı-doğru okuma, yerinde teşhis çok önemli. 7 Haziran hesapları 1 paket makarna, 1 çuval kömür, çeyrek altın, yeşil kartın da ötesine geçti. İktidar, daha gelişmiş silahlara sarıldı!..



®Fatih ÇALTI Stratejik Danışman